17 Vinç
DARDANEL
Ton Reklam Genel

“Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin birinci partisi”

Öneçıkanlar (Haber Bülteni) - | 06.09.2024 - 15:52, Güncelleme: 06.09.2024 - 16:00
 

“Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin birinci partisi”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, İkinci Yüzyıl Değişim Kurultayı’nda konuştu.
Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel: “Tüzük yapmak, anayasa yapmak gibi bir iştir” “30 bin görüş aldık” “Başkanlarımızın cebindeki anahtar, partimizi iktidar yapacak ANAHTARDIR” “Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin birinci partisi” Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, İkinci Yüzyıl Değişim Kurultayı’nda gerçekleştirdiği konuşmada, “Bütün delegelerimizin bilmesini istediğim bir şey var. Tüzük yapmak anayasa yapmak gibi bir iştir. Eğer tüzüğü yapıyorsanız, tüzüğü kendinize uyduramazsınız. Bu, birisinin anayasayı kendisine uydurması ya da lafı açık söyleyelim, her doğana değil Erdoğan’a anayasa yapılmasından farklı olmaz. Tüzük bir kişinin taahhüdü de olamaz, taslağı da olamaz. Tüzük bir ortak mutabakat, örgütsel mutabakat işidir. Bunun için ilk önce 4-9 Eylül kararını aldığımız kasım ayından itibaren yazışmalara başladık. Ama fiilen 15 Nisan’dan itibaren mahallelerden, illerden, ilçelerden yaptıkları toplantıların sonuçlarında ortaya çıkan önerileri topladık. İlk önce internet üzerinden 9 bin, daha sonra demokratik dijital katılım yöntemiyle 21 bin, 30 bin görüşü alıp, teker teker elleçledik” dedi. Yerel seçimlerdeki başarıyı da anımsatan Özel, “412 kıymetli belediye başkanımızın, başta büyükşehir belediye başkanlarımız olmak üzere, her birinin cebindeki, elindeki, çantasındaki anahtar, ne belediyenin kapısının, ne kasasının, ne şehrin altın anahtarıdır. Ellerindeki anahtar Cumhuriyetin ikinci yüzyılında partimizi iktidar yapacak olan anahtardır. Onlara inanıyoruz, güveniyoruz” ifadesini kullandı. Özel ayrıca, “İkinci Yüzyılın Değişim Kurultayı, ayağa kalkın ve bu parti iktidar yapın. Ben size güveniyorum, size inanıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’nin birinci partisi. Her derdin var bir çaresi, onun da adı Cumhuriyet Halk Partisi” dedi. “TAKDİR GENEL KURULUN OLACAKTIR” “Biz ekranları kapattığımızda içeride konuşurken, dışarıda birileri istismar etmesin diye birkaç hususa değinip, kamuoyunun merakını tatmin etmek adına şunu söyleyeyim. Yazıldı, çizildi, ‘Dönem sınırı bugünden başlıyormuş, daha üç dönem milletvekillikleri mümkünmüş, efendim beş dönem yapan daha sekiz dönem yapacakmış.’ Öyle bir şey yok. Bu komisyon dönem sınırını iki seçim önceye çekmiştir, bu komisyon mevcut milletvekillerine bir dönem, önceki dönemki milletvekillerine iki dönemlik milletvekilliği yapılmış saymıştır. Bundan sonraki süreç için tüm milletvekillerine ki buradan açıkça söyleyelim kamuoyunda tartışılan, yıpratılan, bu partide dünya kadar emeği olan, bu dönem ya da geçmiş dönemdeki değerli yöneticilerimizin hiçbiri için değil ama sadece bu partide, buçuklu dönemlerle dönemleri hızla doldurulmuş genç yaşındaki birkaç arkadaşımız için belki bir dönem daha aday olma imkanı teklif edilmektedir. Takdir Genel Kurulun olacaktır. Ancak ‘Şunu yazalım’ dediler. Çok ince bir davranış gösterdiler. Dediler ki, ‘Yazalım ve CHP parlamenter demokrasiye inanan, güçlü parlamentoyu savunan bir partidir. Genel başkanının milletvekili olmaması doğru bir durum değildir. Partiyi güçsüzleştirir.’ Bunun için hiç olmazsa genel başkanlar için muafiyet maddesi yazmayı önerdiler. Teşekkür ettim, reddettim. Ben, 2015 yılında yapılan ön seçime kadar bir milletvekiliydim, çalışan bir milletvekiliydim, gayret eden bir milletvekiliydim. Bu gayretlerim Manisa’da oy kullanan 13 bin üyenin 11 bin 650’si tarafından takdir edilip, yüzde 86 ile tüm zamanların rekorunu kırdıktan sonra ben Cumhuriyet Halk Partisi’nde Grup Başkanvekili de oldum, Cumhuriyet Halk Partisi’nde Grup Başkanı da oldum. Bugün Genel Başkan da oldum. Bunun için Cumhuriyet Halk Partisi’nde Genel Başkanı, genel başkan yardımcıları ya da bilinen isimleri, kamuoyunca bilinen isimleri bir şehre giderken elde bayrak saatlerce beklenen, yağmur altında dinlenen, güneş altında sabırla desteklenilen isimleri, kendi memleketlerinden ya da herhangi bir seçim bölgesinden ön seçimle çıkma kaygıları varsa, zaten o kişi de bitmiştir, o parti de bitmiştir. Genel Başkan dahil, hepiniz ön seçime gireceğiz, milletvekili olmak isteyenler örgütten onay ve destek alacaklar.” “BENİM DE SAHİPLENDİĞİN NET TUTUM” “Onun dışında bugüne kadar ne kadar saçma sapan, partiyi tartıştıran söylem varsa, hepsi oluşan metin ile çökmüştür. Bu metin basıldı, dağıtıldı. Bu metin hepimizin daha iyisini bu örgüt yapana kadar Türkiye’de ortaya çıkarılmış en demokratik parti tüzüğü olarak hepimizin övünç kaynağı olmaya namzettir, adaydır. Burada açık söyleyeyim. ‘Hiçbir maddeyi ben istiyorum geçecek, şöyle olacak, böyle olacak’ demeyi kendime de size de yakıştırmam. Ama bir maddeyi hepinize emanet etmek istiyorum. O da gençlik ve kadın kotasıdır. Burada dünya kadar spekülasyon yapılıyor. Bu konuyu bizzat açıklamayı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kadına seçme ve seçilme hakkını sağlayana kadar gösterdiği gayreti, kendime vasiyet bilerek bu maddeden ben bahsetmek istiyorum. Bugün yüzde 33 kadın kotası vardır. Uygulamada sorunlar vardır. Ancak bunun uygulanması noktasında partimizin hem önceki Kadın Kolları Genel Başkanı’nın, hem mevcut Kadın Kolları Genel Başkanı’nın, Türkiye kadın hareketiyle birlikte, kadın örgütlerimizin tam desteğiyle eşit temsil noktasında ortaya koydukları yoğun bir emek, önceki Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun, ‘Bir kadın devrimi yapacağız, eşit temsil getiriyorum’ diye ortaya koyduğu örnek bir irade ve benim de sahiplendiğim net bir tutum var. Ancak örgütün zorluklarını, sürecin zorluklarını bilerek, kadın kotasını tüzüğümüzde yüzde 50 eşit temsil olarak ve adını artık zaten yazdığı gibi ‘Kadın değil cinsiyet kotası’ diyerek, ümit ederiz ki bir gün bu kota erkekleri de koruyacak. Ve bu cinsiyet kotasını yüzde 50 yazıyoruz. Ancak yürürlülük maddesinde bunun ilk kurultayda 35, bugün 33. Bir sonrakinde 40, bir sonrakinde 45, bir sonrasında 50 olacak şekilde bir geçiş süreci tarif ediyoruz. Bu süreç, örgüt denetiminde yaptığımız ön seçimlerde de 35-40-45-50 olarak gidecek. Birilerinin korktuğu gibi, ‘Efendim çok az kadın var. Erkeğe göre çok fazla imkan bulacaklar’ olmayacak. Ama önümüzdeki dört kurultayda eşit temsili yakalayacak irade de ortaya konacaktır. Ayrıca gençlik kotası bugüne kadar 35 yaşına kadar yüzde 20 uygulanmışken, bir ara bunu ikiye bölme ve 10-10 uygulama tartışmaları vardı. Çünkü hep gençlik kotası, 28-29 yaşındaki arkadaşlarımıza uygulanıyor, maalesef 20’li yaşlarının ortalarında ve daha öncesinde olan arkadaşlarımız yer bulamıyordu. Şimdi bu kotayı 18-25 yaş için 10, 25-40 yaş için yani artık doğumla beklenen yaş uzadığı için, insan ömrü uzadığı için, eğitim süreleri yüksek lisanslar uzadığı için 35-40 yaşındakileri de ikinci bir çağ kotasına alarak ve oraya da şu anda 10, ilk kongrede 15, bir sonrasında 20 kota uygulayarak, söz verilen bir devrimi hep birlikte gerçekleştirmeyi istiyoruz. Bu madde, bugün için hemen bir sonuç doğuracak madde değildir. Bu madde uygulandıkça kadınları partiye çekecek, yer buldukça daha fazlasını getirecek ve her aşamanın sonunda, bundan 10 sonra artık eşit temsilin yerleştiği bir madde olacaktır. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin önerdiği yöntem de budur. Cumhuriyet Halk Partisi rakiplerinden kadına duyduğu saygı ile pozitif ayrışmak durumundadır. Gençlere açtığı alanla pozitif ayrışmak durumundadır. Bu maddeyi her birinize emanet ediyorum. Eğer bu maddede gençlerin önünü açarsak, kadınların önünü açarsak ikinci bir dalga yaşanacak. Bakın yerel seçimlerde 10 olan kadın belediye başkan sayımızı yüzde 340 ile 34’e çıkardık. Genç belediye başkan sayımızda tarifsiz artışlar oldu. Ne oldu? Her hafta sunum yapılıyor. 9 bin üye geliyor, 7 bin 200’ü genç ve kadın üyeler arkadaşlar. Parti gençlere, kadınlara bir adım attığında onlar partiye bin adım atmaya başladılar. Onun için bu süreci gerçekten Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tutumunu kendime ve size vasiyet sayarak, kadın ve gençlik kotasını sizlere emanet ediyorum.” “GENEL BAŞKAN İMZA TOPLAMAYACAK” “Bir diğer husus da şu. Kamuoyunda çok tartışıldı. Yüzde beş imza ile aday oluyor ya genel başkanlar, il başkanları da yüzde 10’la. Bunu 15’e çıkarıyormuşuz. Bunu yazdılar, çizdiler. Televizyon kanallarında tartıştılar. İlk günden beri düşüncem oydu, önerdim ve taslakta yer aldı. Genel Başkan’ın imza toplaması, genel başkanlarımızın haberi olmaksızın, etrafında onları onlardan çok sevenler tarafından, örgüt ve delege üzerine bir baskıya, sonra da toplanan imzalardan az oy alınınca parti delegesinin ahlakını sorgulamaya dönüşecek kadar hadsiz sürece dönüşüyor. Önerimi kabul ettiler, teşekkür ediyorum. Mevcut genel başkan imza toplamaz, toplayamaz. Talebi halinde adaydır. 60 tane parti meclisi üyesi olan, 130 tane milletvekili olan genel başkan, 60 imza toplayacağım diye 1300 delegeyi imza verme süreciyle muhatap etmek yerine, mevcut genel başkan talebi halinde adaydır. Diğer adaylar yüzde beş imza toplarlar. Yüzde 10’dan çoğunu toplayamazlar. Divan yüzde 5’ten az, yüzde 10’dan çok imza kabul edemez. Bu adımı atmak suretiyle artık delegemiz ve örgütümüzün üzerindeki imza toplama baskısını, iki kıymetli adayın, iki kıramayacağı temsilcisini memleketinde ağırlayıp da ona mı versem, buna mı versem, ona da vermiştim, mahcup olmuştum tartışmalarını, genel başkanlarımızı bu işe muhtaç ve kurultay delegelerimizi sanki gayri ahlaki bir tutum takınabilecek kişiler gibi gösteren bu haksız süreci sonuna kadar tarihe gömüyoruz. Ayrıca il başkanları için de yüzde 10 olan imza sürüyor ama divana yüzde 15’ten fazla imza teslim edemeyecekler. Yani 600 delegenin 500’ünün imzasını aldım, bitti bu iş, havasıyla bir kongre yaşamayacağız. Daha çok adayımız olacak. Adaylıkların önündeki tüm engelleri kaldıracağız.” “KATKINIZI BEKLİYOR OLACAĞIZ” “Yavaş yavaş sözlerimin sonuna gelirken, yarından itibaren iktidar programına evrilecek parti programımızın değişim çalışmalarına başlayacağız. Programımızı toplumun değişen beklentilerine, dünyada değişen koşullara göre yenilemek durumundayız. Bu toplantıya sizlerin dışında Sosyalist Enternasyonal Başkan Yardımcısı sıfatımla davet ettiğim, Sosyalist Enternasyonal’in yüksek düzey toplantıda yani BM yüksek düzey toplantısına da hazırlık yapmakla mükellef, ilerici komitesi de burada olacak. Süreçte Sayın Selin Sayek Böke üzerinden tüzüğümüze katkıları oldu. Yarın dört ana grupta, 25’ten fazla masada, 80’den fazla konunun tartışıldığı noktalarda onlar da belli masalarda bizlere katkı sağlayacaklar. Sizler demokratik dijital katılım yöntemiyle yüzde 80’iniz masalarınızı o yöntemle seçtiniz. Bundan büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Parti programımız şekillendirilebilirken demokrasi ve adalet, sosyal refah, kapsayıcı kalkınma, dış politika, ulusal güvenlik konu başlıklarında büyük masalarda,  büyük ana başlıklarda çok sayıda masada katkınızı bekliyor olacağız. Bu sürecin sonundan şöyle çıkacağız. Bu iki günü geçirip, buradan çıktığımızda programa ne yazacağımızı değil, bu program yazılırken neleri tartışmamız gerektiğini, nasıl tartışmamız gerektiğini, açıkçası bu işin usulünü tartışacağız. Çerçevesini tartışacağız. Yol ve yöntemini tartışacağız. Buradan çıkıp Anadolu ve Trakya’ya açılacağız. Gitmemiz gereken yer dünyadaki iyi örneklere gidip, bakıp gelecekler. Araştırması gereken akademisyenler bizler için gerekli araştırmaları yapacaklar. Sizlerden ki bu istekleriniz de sorulacak. Oluşacak heyetler, 81 başlık altında bu millet bizden ne bekliyor? CHP iktidarında ne görmek, ne görmemek istiyor? Nasıl bir iktidar, devlet ve millet ilişkisi, özgürlükler, adalet noktasında CHP’nin birikimlerinin hem sosyal yaşama hem de ekonomiye nasıl katısının olacağının görünür hale getirilmesi, bu ülkenin ekonomisini nasıl yöneteceğiz, bu ülkenin afet yönetimini nasıl yapacağız, dış politika ne olacak, tarımda kime ne söylüyor, ne vaat ediyoruz? Bunların hepsini 81 ilde, çok sayıda heyetimizle, yüzlerce ilçede halkımızla tartışacağız. Bu insanların, bu acılı insanların, bu yokluk ve sefalet içindeki umutsuz insanların sadece geçtiğimiz seçim sonucuyla değil gelecek seçime doğru yürüyüşümüzle de umudu olacağız. Bunu sağlamak için bugünden itibaren ortaya çıkarılacak bu yol haritasına fevkalade önem veriyorum.” “EMEKLİLERİMİZE SESLENİYORUM” “Birkaç konuya daha değinerek sözlerimi tamamlamam gerekirse. Biz ömrünü ülkemize adayan, bu memleket için yıllarca alın teri döken emeklilerimiz, emekli yılı ilan edilen bu sene açlığa ve sefalete terk edildiler. Bu iktidar geldiğinde emeklilerin aldığı en düşük emekli maaşı 1,5 asgari ücret düzeyindeydi, bugün 0,7 asgari ücret düzeyindedir. Bu iktidar 10 bin lira emekli maaşını layık gördüğünde ben çıkıp da yerel seçimlerde kaba siyaset yapmayacağım, sizin derdinizi anlatacağım deyip genel merkezimizde ağırladığımız 600 emeklinin yüreklendirmesiyle yola çıkıp, ilk mitinglerde yüzde 20 emekliye, son mitinglerde neredeyse yüzde 70 emekliye konuşmuş bir süreci hep birlikte yaşadık. O emekliler en düşük emekli maaşıyla sekiz çeyrek altın alırken bugün 12 bin 500 liraya çıkarılan maaşla üç çeyrek altın alabiliyorlar. Beş çeyrek altınları bu iktidar tarafından ellerinde, ceplerinden alınmış durumda. Geçen yıl asgari ücrete dört kez zam yapabiliriz diyenler, seçim geçince verdikleri sözü unuttular. Bu sene asgari ücreti 17 bin lirada bıraktılar. Bu emeklilere, yani 12 bin 500 liraya mahkum bırakılmış emeklilerimize sesleniyorum. Elbette katlanılması zordur ama vardır bir çaresi. Emekçilere, 17 bin liraya geçin, çocuk okut, kira öde, karınlarını doyur, evi ısıt, okulda okut diyenlere diyorum ki sesinizi duyuyoruz. Vardır bir çaresi, kurucu Cumhurbaşkanımızın milletin efendisi dediği, birlerinin, ‘al ananı da git’ dediği çiftçilerimiz geçinemiyoruz diye feryat figan içindeler. Türkiye’nin dört bir yanında ayağa kalkmış durumdalar. Gübrenin çuvalı bin 600 liradan 3 bin liraya çıkmışken, 8 bin 200 liralık buğdayı 9 bin 200 lira yapıyorlar. İlaç 340 liradan 600 liraya çıkmışken, fıstık geçen seneki fiyattan satılıyor. Mazot 24 liradan 45 lira olmuşken fındığı bugünkü açıklanan fiyattan satıp, fındık üreticisinin geçinmesini bekliyorlar. İşçi ücretleri iki kat artmışken, sulama maliyetleri üç kat artmışken, Türkiye’deki pamuk üreticisinin, narenciye üreticisinin derdini görmezden geliyorlar. Rize’deki hemşerileri bile 19 bin lira maliyeti olan çayın 17 bin lira olduğundan dolayı Sayın Erdoğan’a açıkça isyan ediyorlar. Tüm çiftçilere söylüyoruz, ‘Sesinizi duyuyoruz, hak veriyoruz, derdinizi görüyoruz ama var bir çaresi.’ Bugün yedi bölge, 81 ilde yakasının rengi ne olursa olsun; mavi yakalıların, beyaz yakalıların, gri yakalıların iki yakası bir araya gelmiyor. Madende de olsa, fabrikada da olsa, plazada da olsa emekçiler tarihinin en ağır koşullarında sömürülüyorlar. Onlara da diyoruz ki, Elbette sesinizi duyuyoruz. Bunun da var bir çaresi.”     “EN ZENGİN YÜZDE 20, VARLIKLARIN 81’İNİ, EN FAKİR YÜZDE 20 SADECE YÜZDE 0,5’İNİ ALIYOR” “En zengin yüzde 20 bütün varlıkların yüzde 81’ini alırken, en yoksul yüzde 20 sadece yüzde 0,5’i alıyor. Tekrar ediyorum, duymayan duysun, görmeyen görsün. Yarın sayfasında yer vermemeyi düşünen varsa, benim dediğim başka şeyleri bıraksın, bunu yazsın. Bu ülkede en zengin yüzde 20 bütün varlıkların yüzde 80’ini, en yoksul yüzde 20 yüzde 0,5’ini alıyor. Hepinizin sesinizi duyuyoruz. Var bir çaresi. Kimsenin kalitesinden memnun olmadığı eğitim sistemi, en çok da bu iktidara oy veren anneleri üzüyor. Öğretmenlerin beş ayrı kategoriye ayrılmasını da eğitimde fırsat eşitliğinin yok sayılmasını da asgari ücretin altına denk gelen maaşlara mahkum edilen özel okul öğretmenlerinin feryatlarını da biliyoruz, görüyoruz, Türkiye’nin dört bir yanında eğitim maratonları ile konuşuyoruz. Tüm sorunları biliyoruz. Ama var bir çaresi. Adalet ve Kalkınma Partisi, nitelikli ve ücretsiz sağlık hizmeti sunumundan vazgeçti. Randevuya erişim aylar sonrasına, gittiğinizde tahlile erişim aylar sonrasına, MR’a erişim aylar sonrasına. Ve her bir girişim için fiyat farkı. İlaca fiyat farkı, muayene farkı, toplam dokuz çeşit para hastanede, eczanede, maaşlardan kesiliyor. Bundan vatandaşımız rahatsızlık duyuyor, inim inim inliyor. Bu sorunları biliyoruz, var bir çaresi.” “SAYIN İMAMOĞLU’NUN TUTUMU, PARTİMİZİN TUTUMUDUR” “31 Mart seçimlerinden henüz beş ay geçmemişken Hakkari Belediyesi’ne kayyum atayanların, ülkenin demokrasine ne yapmaya çalıştığını biliyoruz. Ben Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı olarak Manisalılar belediye başkanı seçebiliyorken, Osmaniyeliler belediye başkanı seçebiliyorken, Rizeliler belediye başkanı seçebiliyorken, Hakkarililerin belediye başkanı seçememesini, kayyum uygulamalarını sonuna kadar kınıyorum. Bundan sonra da ilkinde olduğu gibi her denemede sonuna kadar karşı olacağımıza ve mücadeleyi yükselteceğimize buradan söz veriyorum. Bir yandan biz iktidara yürürken birileri yürüyüşümüzü, bu yürüyüşteki kararlılığı görüyorlar. Ve bunun için artık tamamen kendilerine aparat ettikleri yargı eliyle siyaseti dizayn etmeye çalışıyorlar. Bu konuda geçtiğimiz haftalarda iki önemli gelişme yaşadık. Birisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu’nun uzun süredir bekletilen, karar bağlanmayan dosyası üzerinden maksatlı, çirkin bilgi sızdırmalarıyla Türkiye’deki siyaseti dizayn etme çalışmalarıdır. Sayın Ekrem İmamoğlu, bu çabalara karşı kendi duruşunu en kararlı, en net bir şekilde ifade etmiştir. Partinin Genel Başkanı sıfatıyla bütün il başkanlarımızın, ilçe başkanlarımızın, kurultay delegelerimizin huzurunda 1 milyon 460 bin üyemizin hepsinin adına hep bir ağızdan ifade ediyorum ki Sayın İmamoğlu’nun tutumu partimizin tutumudur. Cumhuriyet Halk Partisi, Ekrem İmamoğlu’nun yanındadır. İstanbul’un sevgilisi, partimizin gözdesini kimsenin kem gözlerine emanet etmeyiz, kimsenin insafına bırakmayız, herkes haddini bilecek.”   “EN YÜKSEK OYU ALDIĞIMIZ YER, GEÇEN SEFER KAYYUM ATADIKLARI URLA’DIR” “Ayrıca önceki Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na açılan bir davayla, kendisine siyasi yasak getirilmeye, hatta kendisi hapisle tehdit edilmeye çalışılmaktadır. Burada kendilerine, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir şehit cenazesinde kurdukları kumpasla üzerine yollanan vahşi güruh, kendisini linç etmeye çalışırken nasıl durduğunu, Şavşat’ta PKK kurşunu bir askerimizi şehit, birin kör ederken o kirpi geldiğinde araçtan kirpiye geçerkenki duruşunu, ayrıca Meclis’te uğradığı saldırılardan, sosyal medyada kendisine yapılan her türlü linç girişimine karşı 13 yıl boyunca takındığı tutumu, Kemal Beyden örnekler yetmediyse Ecevit’e, ‘Bu mitingi yapma suikasta uğrayacaksın’ deyince, ‘Ölmek için en uygun yer’ deyip otobüsün üstüne çıkışını, yine Sayın Deniz Baykal ile Altın Öymen’in birilerinin dizleri titrerken, bu partinin birisi bakanı, birisi o dönemde milletvekili, daha sonra genel başkanı olacak bu iki kişinin tutuldukları cezaevlerindeki duruşunu, İsmet Paşa’nın, ‘Namuslular da namussuzlar kadar cesaretli olmazsa, bu memleket aydınlığa çıkmaz’ derken ki veciz sözünü, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu ülkeyi kurtarmak için kendi canını ortaya koyup, ‘Ya istiklal ya ölüm’ deyişini hatırlatmak isterim. Böyle bir parti ile muhatapsınız. Herhangi bir belediye başkanımız; ellerini kollarını bağlıyorsunuz, 300 müfettiş yolluyorsunuz, her türlü haksızlığı yapıyorsunuz. Sonunda ne oluyor? Yalova’da yaptınız ve belediyeyi elimizden aldınız. Millet emaneti bize geri verdi. Nerede bir haksızlık yaptıysanız, örneğin Türkiye’de en yüksek oyu aldığımız yer geçen sefer kayyum atadıkları Urla’dır. İlçeler bazında en yüksek oyu aldığımız ilçedir. Çünkü millet bu tip işlere karşı nasıl cevap vereceğini bilmektedir.” “HEPİMİZİ BİR ARADA TUTAN ŞEY; VATAN, MİLLET, BAYRAK VE ATATÜRK SEVGİSİDİR” “O yüzden hangi büyükşehir belediye başkanımız, hangi belediye başkanımıza nasıl bir kumpas kurmaya kalkarsanız kalkın ya da önceki genel başkanımız tehdit etmeye kalkın, Cumhuriyet Halk Partisi bir bütün olarak, kurumsal olarak onların arkasındadır. Bu güç sizin arkanızda olan para babalarına, yandaş müteahhitlere ya da iktidardasınız diye gelip size methiye düzenlere benzemez. Yarım asırdır iktidarda olmayıp bir arada durabilenlerden bahsediyoruz. Bizi bir arada tutan zamk, derz, macun, ne ihaledir, ne tayindir, ne terfidir. Bu salonu ve hepimizi bir arada tutan şey; vatan, millet, bayrak ve Atatürk sevgisidir. Bu salonu böyle tanıyın. Siyasette pusulasını millete göre belirleyenler, milletin mesajını  doğru okuyanlar kazanmış, bu mesajı almayanlar hep kaybetmiştir. 2019’da çakarlı arabalarla Mehter Marşı çalarak, Boğaz Köprüsü’nde video çekerek, mitil atmaya İstanbul’a gidenlerin ya da İstanbul’a gidip 2019’da ‘Osmanlı tokadını nakşedeceğiz’ diyenlerin demokrasi tokadını yiyip nasıl geri döndüklerini görmüştük. Son seçimlerde Atatürk’ün cepheden haber versin diye kurduğu Anadolu Ajansı’nın, bir ittifakın ajansı, TRT kurumunun bir siyasi partinin televizyonuna dönüşmesinin bizde yarattığı üzüntü, yılgınlığa değil, umuda ve mücadele azmine dönüşmüştü. O gün kürsüde TRT’ye bir sürprizimin olduğunu ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin 47 yıl sonra ekranlarında birinci parti olduğunu göstermiştim.” “BU MİLLETİN VERECEK BİR CEVABI VAR” “Şimdi buradan şunu hatırlatmak isteriz ki ne kadar demokrasi dışı çaba içine girerseniz girin. Ne kadar Cumhuriyet Halk Partisi’ne engel olmaya çalışırsanız, çalışın. Borç batağında bıraktığınız belediyelerin bütün borçlarını bize yıkmaya, asla yazı bile yollamadığınız borçlar için haciz uygulamaya, yurtdışından bulduğumuz kredileri durdurtup deprem için kentsel dönüşüme bile engel olmaya, tıkanmış trafik için yapılacak metroya mani olmaya sizin yüzünüz tutabilir. Sizin bunu yaptıracak siyasi ahlakınız olabilir. Ama bu milletin buna verecek bir cevabı var. Onun için TRT gibi ilk seçimin akşamını bekleyeceksiniz. İlk seçimin akşamını. Cumhuriyet Halk Partisi olarak özgüvenli bir Cumhuriyet Halk Partisi’ni hayata geçirdik, devam ediyoruz. Kurucu felsefeye, kurucu ilkelere bağlı, geçmişten aldığı mirasla geleceğe yürüyen, gücünü sadece ve sadece milletten alan, bizatihi milletin partisiyiz. Katılımcı anlayışla kararlar alan, bilime inanan, ilkelerine, örgütüne güvenen bir partiyiz. Kapsayıcı bir partiyiz Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Partimiz bu ülkedeki tüm toplumsal kesimlerin, dindarların, sekülerlerin, başörtülülerin, başı açıkların, Alevilerin, Sünnilerin, Türklerin, Kürtlerin, işçilerin, işverenlerin, toplumsal kazanımların tek savunucusudur. Partimiz siyaseti normalleştiren, herkesi kapsayan ve sadece toplumun sorunlarını çözmeyi amaç edinen Türkiye’nin partisidir. Partimiz bu ülkenin en güvenli limanıdır. Partimiz güçlü, zengin, adil bir Türkiye’yi, kalkınmacı bir parti olarak vergi adaletini, gelir adaletini, sosyal adaleti, yargı adaletini savunan bir partidir.” “AB’YE TAM ÜYELİĞİ MÜJDELİYORUZ” “Partimiz bugün Türkiye’nin önüne yeni bir hikaye koymaktadır. Bu ülkenin rotasını Cumhuriyet Halk Partisi olarak daha önce, bundan 60 yıl önce yaptığımız başvuruyu takip ederek ve bu iktidarın ilk başta söyleyip de ardından havai fişekler atıp da sonradan takiye olduğu anlaşılan o terk ettiği tutumunu Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu başvuruyu yapmış olan parça olarak sahiplenerek Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliğini Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında müjdeliyoruz. Geçtiğimiz Sosyalist Enternasyonel toplantısında 32’si Avrupa ülkesi, toplam 77 siyasi partinin toplantıdaki temsilcilerinin tamamı, bir eksik olmaksızın Cumhuriyet Halk Partisi’nin Avrupa’yla bütünleşme ve Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefini desteklediklerini ilan etmişlerdir. Biz 4 bin 500 dolarlık milli gelirle, liderlerin güçlü, arabaların lüks, uçak filolarının kalabalık olduğu ülkelerin arasına girmek değil, 54 bin dolarlık milli gelirle liderlerin mütevazi, demokrasinin güçlü, halkın zengin olduğu ülkelerin arasına girmeyi hedeflemekteyiz. Bu hedef, Balkan coğrafyasında ve Türki Cumhuriyetlerle en iyi ilişkileri kurmamızı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Azerbaycan’la -ki tek millet çok devletiz- üstenci, buyurgan bir dille değil, dost ve kardeş bir ülke bağı kurmamıza, diğer yandan Rusya’yla, Çin’le diplomatik ilişkilerimizi güçlendirmeye, işbirlikleri yapmaya engel değildir. Ancak Cumhuriyet Halk Partisi’nin Atasından aldığı miras, gelişmiş ülkeleri yakalamak ve geçmektir. Bunun da yolu güçlü demokrasi, kuvvetler ayrılığı ve bugünkü adı Avrupa Birliği’ne tam üyelik sürecidir.” “CHP BİRİNCİ PARTİDİR” “Bugün sözlerimin sonuna geldiğim bu aşamada, Cumhuriyet Halk Partisi Kurultayı‘ndan, 5 Kasım Kurultayı’nda aldığımız görevi bir an olsun aklımızdan çıkarmadığımızı ifade etmek istiyorum. O görevin ilk aşamasını, yerel seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi’ni birinci parti yaparak hep birlikte başardık. Bu başarı; ne Genel Başkanın, ne yöneticilerin, ne tek başına adayların, ne sadece konjonktürün, ne de sadece örgütündür. Bu başarı hepimizin birden kolektif başarısıdır. Ve bu başarıyı birlik ve beraberlik halinde sürdürerek, tekrarlayarak Cumhuriyet Halk Partisi‘ni bundan sonraki gireceği tüm seçimlerde, özellikle Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının ilk seçiminde, bu anlayışla hep birlikte iktidar yapacağız. Bu yürüyüşümüzde, ‘Durmayan zamlarla ezilen çiftçinin var bir çaresi, hayat pahalılığından bunalmış annelerin var bir çaresi, geçim derdi çeken emeklinin var bir çaresi, geleceğe umutla bakamayan gençlerin var bir çaresi, Türkiye’nin her derdinin var bir çaresi, onun da adı Cumhuriyet Halk Partisi’ diyerek yapacağız. Cumhuriyet Halk Partisi tarihsel haklılık ve tutarlılığı ile son girdiği seçimlerde aldığı sonuçla, dün ve bugün dahil iki saygın araştırma şirketinin açıkladığı, geçen ayki sonuçları dahi aşan anket sonuçlarıyla Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’nin birinci partisidir.” “TÜRKİYE’NİN ÖNÜNÜ AÇACAĞIZ” “Şimdi sizleri Türkiye’nin birinci partisini, Türkiye’nin iktidar partisi yapacak bir Cumhuriyet Halk Partili Cumhurbaşkanını yürütmenin başına getirecek, Meclis’te çoğunluğu sağlayacak, işçilerin, çiftçilerin, emeklilerin, emekçilerin, yoksulların, gençlerin yüzünü güldürecek, iktidarımızı kurmak üzere, önce bugünkü tüzüğümüzü halledip yarından itibaren hep beraber başaracağımız, yol yürüyüşünü tarif edeceğimiz program kurultayı ile birlikte Türkiye’yi ayağa kaldırmaya, partiyi ayağa kaldırmaya ve iktidar olmaya davet ediyorum. İkinci Yüzyılın Değişim Kurultayı, ayağa kalkın ve bu parti iktidar yapın. Ben size güveniyorum, size inanıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’nin birinci partisi. Her derdin var bir çaresi, onun da adı Cumhuriyet Halk Partisi. Türkiye’nin birinci partisini saygıyla selamlıyorum. Biz başardık, biz başaracağız. Biz başaracağız, Türkiye’nin önünü açacağız. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun.” “47 YIL SONRA İLK KEZ” Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, CHP’nin İkinci Yüzyıl Değişim Kurultayı olarak da adlandırılan Tüzük Kurultayı’nın açılış konuşmasını gerçekleştirdi. Özel, “Merhaba. Memleketin dört bir yanında, altı oklu bayrağı göndere çekenlere, onu orada tutanlara merhaba. 81 ilde, 973 ilçede baba ocağının kapısını açık tutanlara, 14 yıldır yaptığım gibi, 10 aylık Genel Başkanlığımda da gittiğim her ilçede, her ilde olağanüstü bir engel, olağanüstü mani yoksa örgütümüze uğradım. Girdiğim her ilçede ve il başkanlığında mutlaka önce onları yanıma çağırdım. Baba ocağını erkenden açıp çayı koyanlara, çorbayı kaynatıp bacayı tüttürenlere, ‘birazdan gelirler’ deyip bizi bekleyenlere, bu örgütün emekçilerine merhaba. Yarım asırdır iktidar yüzü görmeden, menfaati, çıkarı olmadan bu partiyi omzunda taşıyan vefakâr ve cefakâr örgütümüze merhaba. Kendine, partisine, öz gücüne inanan, kısa zamanda büyük işler başaran, kırılmaz denen yüzde 25’lik cam tavanı tuzla buz eden, başkanlarıma delegelerime, belediye başkanlarıma, meclis üyelerine, tüm üyelerimize, Cumhuriyet Halk Partisi’nin evlatlarına, Atatürk’ün askerlerine merhaba. 47 yıl aradan sonra belki de ilk kez, şu anda Türkiye’nin birinci partisinin kurultayını ekranları başına geçip izlemekte olan milyonlara merhaba. Artık az değiliz, artık daha çoğuz. 31 Mart’ta partimize oy veren, umudunu bize bağlayan, 4 milyondan fazla yeni seçmenimize merhaba. Rengini ay yıldızlı al bayraktan alan, siyasi partilerle değil, milletin gönlünde kurulan Türkiye İttifakı’na inananlara, aslan sosyal demokratlara, muhafazakar demokratlara, milliyetçi demokratlara, Kürt demokratlara, Türkiye’nin bütün demokratlarına, Türkiye İttifakına merhaba. Bugün burada bize başarıyı getiren değişim anlayışını, partimizin yazılı belgelerine yansıtmak, daha demokrat, daha ilerici bir tüzüğü yapmak ve partimizin iktidar programının çalışmalarını başlatmak üzere bir araya geldik. İkinci Yüzyıl Değişim Kurultayı’na 81 ilden, tüm ilçelerimizden koşup gelen tüm yol arkadaşlarımız hepiniz hoş geldiniz, şeref verdiniz” sözleri ile konuşmasına başladı. Özel, konuşmasını şöyle sürdürdü: “OTURDUK, KONUŞTUK, TARTIŞTIK” “Bundan tam bir yıl önceydi. Altı siyasi parti ittifak halinde girdiğimiz seçimlerde; çok istediğimiz, çok çalıştığımız, çok hak ettiğimiz bir seçimi maalesef kaybettik. 14 ve 28 Mayıs seçimlerinden sonra toplumda siyasetten uzaklaşmaya ve büyük bir umutsuzluk dalgasına dönüşen bir ruh hali vardı. Hepimiz gözlerine baktık, gençlerin gözündeki fer sönmüştü. Büyüklerimizin omuzları düşmüştü. Yaşlılarımız, ‘Türkiye’de iktidar göremeyecek miyiz?’ derken, gençler, ‘biz bu ülkede hayal kuramayacak mıyız? Artık bu ülkede yaşayamayacak mıyız?’ diye bizden hesap soruyordu. Oturduk, konuştuk, tartıştık. Hep birlikte bir yol açmak, yeni bir yol almak için yola çıktık. Artık hiçbir şey olmamış gibi davranamazdık, davranmadık. Ve büyük bir değişimi gerekli görerek, şunu söyledik, ‘Cumhuriyet Halk Partisi değişecek, Türkiye değişecek.’ Cumhuriyet Halk Partisi kurultayları, bizim kurultaylarımız, liderlerden talimat alan kurultaylar değildir. Bizim kurultaylarımız, liderlere, kadrolara, talimat verirler, görev verirler. Değişim Kurultayımızın açılışını 4 Eylül’de, geçtiğimiz günlerde hep birlikte Sivas’ta yaptık. Sivas Kongresi, bizim Atatürk’ün tespitiyle ilk kongremizdir, ilk kurultayımızdır. Sivas Kongresi bizlere, mandayı ve himayeyi reddetme, kurtuluşu örgütleme, bağımsızlığı ilan etme ve yeni bir ülke, yeni bir demokrasi kurma görevi vermiştir. 1972 kurultayı Bülent Ecevit’i Genel Başkan seçmiş, ona ve kadrolarına partimizi işçilerle, üretenlerle, ezilenlerle, hak arayanlarla buluşturma, sosyal demokrasiyi iktidar yapma görevi vermiştir. Bu görevi kurultaydan aldılar ve 1970’lerde girdikleri dört seçimden ikisi genel, ikisi yerel, dört seçimden de partimizi birinci parti olarak çıkarmayı başardılar. Geçen yıl 4-5 Kasım kurultayımız ise bizlere, önce yerel seçimlerde ardından genel seçimlerde partimizi birinci yapma, iktidar yapma görevini vermiştir. Kurultayımızın hemen ardından; yaş ortalaması 43 olan, gençlerle tecrübeyi bir araya getirdiğimiz Parti Meclisimizle çalışmaya başladık. Yaş ortalaması 46 olan bir Merkez Yönetim Kurulu oluşturduk. İki kurulun da yaş ortalaması benden düşüktür. Bundan büyük bir memnuniyet   duyuyorum. İki kurulun da siyaset tecrübeleri, akademik tecrübeleri ve yaşları benden yüksek ve fevkalade değerli isimler vardır. Onlarla birlikte olmanın da güvenini duyuyorum. İdari MYK ve Gölge Kabine adında iki yapıdan oluşan 24 kişilik bir Merkez Yönetim Kurulu belirledik. Tüm bakanlıklara denk, onları takip edecek, politika üretecek, kadın-erkek eşit temsiline dayalı bir Gölge Kabine oluşturduk. Gölge Kabine, iktidarda bulunan partinin Kabinedeki tüm bakanlarının karşısına; onları izleyecek, eleştirecek, doğru yönlendirmelerde bulunacak ve millete dönüp, ‘Biz olsak böyle değil, böyle yapardık, bu sorunları yaşamazdık. Biz geldiğimizde bizim yol haritamız, siyasetimiz budur” diyecek bakanlardan oluşuyor.” “KİMSENİN ŞÜPHESİ OLMASIN” “Malum, Sayın Erdoğan’ın kabinesi 17 bakan ve bir Cumhurbaşkanı Yardımcısı, 18 kişiden oluşmaktadır. Biz de her birisine karşı görevlendirmelerimizi yaptık. Aramızda bir fark var. Sayın Erdoğan’ın 18 kişilik kabinesinde bir tek kadın vardır ve aileden sorumludur. Yani o kıymetli bakanımıza da ‘Sen aileden sorumlusun, aileyle ilgileneceksin’ demekte, AK Parti’deki, Türkiye’deki tüm kadın siyasetçilere ve açık söylemek lazım ki aslında az da oylarını almadığı, çok sayıda kadına şunu demektedir, ‘Sizin yeriniz ailedir, evdir, çocuk büyütmek, engelliye bakmaktır. Siz dış politikadan anlamazsınız, içişleri sizin işiniz değildir. Kültür sanata biz bakacağız, ekonomiyi biz yöneteceğiz. Bu ülkede yerel yönetimlerle ilgili bir karar alınacaksa onu da biz alacağız, bir hak ihlali iddia ediliyorsa ona da biz yanıt vereceğiz. Adliyeyi de biz yöneteceğiz, Mülkiye’yi de biz yöneteceğiz.’ Ama asla ve asla unuttukları ve bizim unutmamamız gereken bir şey var ki, bu ülkenin kuruluş kodlarında, bu ülkenin kurucu kadrolarının zihinlerinde bu yoktu. Bu olsaydı, şu anda dünyanın ileri gitmiş demokrasisiyle övünen ülkeleri ağzına alamazken, Latife Hanım yanında, kadın haklarının konuşulması. O ülkeler 40 yıl bekleyecekken kadına önce yerel, sonra genel seçimlerde seçme seçilme hakkının, o olanağın tanınması ve hem toplum yaşamına hem siyaset yaşamında kadınların önünün açılması belki bugün ülkeyi yönetenler idrak edemez ama bu ülkenin kuruluş kodlarında, kurucu kadrolarında, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün en ilerici bakış açısında vardı. Bunun bilinciyle Cumhuriyet Halk Partisi bugünkü Gölge Kabine’sinde olduğu gibi yarın kurulacak Türkiye Cumhuriyeti’ni yöneteceği kabinesinde de eşit temsile, kadın erkek eşitliğine yer verecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. “GEREĞİNİ YAPTIM” “Aktif bir dış politika yürütmeye söz verdik. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden başlayarak, Bosna Hersek, Romanya, Fransa, Almanya, İspanya başta olmak üzere, bu 10 ayda, 10 yurtdışı seyahatte partimizin uluslararası ilişkilerini geliştirmeye, güçlendirmeye, köklendirmeye gayret sarf ettik. İspanya’da yapılan Sosyalist Enternasyonal Toplantısı’nda, İspanya Başbakanı Pedro Sánchez’in başkanlık ettiği Sosyalist Enternasyonal’in Başkan Yardımcılığı görevine seçildim. ‘Türkiye’de Ana Muhalefet partisiyiz ama yurtdışına çıktığımızda Türkiye’nin partisiyiz’ söylemini her fırsatta ifade ettim, tekrar ettim ve gereğini yaptım. Tüm yurtdışı temaslarımızda, ekibimizle birlikte Türkiye’nin menfaatlerini savunduk, Gazze’deki zulmü gündeme getirdik. Gazze’deki zulme karşı 120 siyasi akrabamızı -ki bunların 24 tanesi yönettikleri ülkede iktidardadırlar- onlara İsrail zulmüne karşı Filistin’in yanında durmalarını, Filistin’i tanımalarını yazdığım mektupla bildirdim, bu talepte bulundum. Ayrıca gerek Alman Sosyal Demokratların kongresinde, gerek Avrupa Sosyalist Partisi’nin Başkanlar Divanı toplantılarında, gerekse yurtdışında önümde bulduğum her kürsüde, elime aldığım her mikrofonda Filistin davasını, Filistin’in haklı davasını savundum. Çünkü Filistin’in haklı davasını savunmak Yaser Arafat’la Bülent Ecevit’in kurduğu ilişki, Cumhuriyet Halk Partisi’nin 1970’lerden beri gelen tutarlı, kararlı, dirayetli tutumunu sahiplenmektir. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının Filistin davasını sahiplenmektir.” “YANLARINDA DURDUK, DURMAYA DEVAM EDECEĞİZ” “‘Sivil toplumla, sendikalarla, meslek örgütleriyle daha çok temas kuran bir Cumhuriyet Halk Partisi olmalı’ demiştik. İşçi temsilcileriyle, işçi sendikalarıyla, işveren temsilcileriyle daha çok temas ettik. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun ‘Vergide Adalet’ eylemine İstanbul’dan Ankara’ya kadar yürüdükleri her ilde örgütlerimizle eşlik ettik, Ankara’da karşıladık ve ben ve bütün yöneticilerim mitinge kadar DİSK’e eşlik edip o önemli mitingi birlikte gerçekleştirdik. 1 Mayıs’ta işçi örgütlerinin yanında olduk. Nerede bir sivil toplum örgütü, nerede bir meslek kuruluşu sesini yükseltiyorsa, o sesi ilk biz duyduk, o sese ilk biz ses verdik, yanlarında durduk, durmaya da devam edeceğiz. Bunun karşılığında bu süreç, bu örgütlerle Cumhuriyet Halk Partisi arasında var olan ilişkileri çok daha kuvvetlendirdi ve farklı platformlar geliştirerek bir araya geldik, onlara güç verdik, onlardan güç aldık. Onlar da; Eğitim Mitingimize, Emekli Mitingimize, Emek Mitingimize ve yurdun dört bir yanında yaptığımız vatandaşımızın sesini duyduğumuz, duyurduğumuz mitinglerimize geldiler, katıldılar, katkı sağladılar. Yerel seçimler yaklaşırken ve araştırmalarda partimizin ivme yakaladığı ortaya çıkmışken, morallerimizi ve birliğimizi bozmak isteyenler oldu. Sözüm bu Meclis’ten dışarı. Partimizin yerel seçimlerdeki başarısızlığı üzerinden kendilerine kariyer hesabı yapmaya heves edenler oldu. Karşımızdaki iktidarın gayeleriyle paralel olan bu çabalara, ‘Biz bunların hiçbirini bu örgütte görmedik ki, bir damla alın terlerini bu partiye damlatmamışlar ki her zaman karşımızda olmuş, alay etmişler, şimdi gelmiş Cumhuriyet Halk Partili oluvermişler’ diyerek o klavye şövalyelerini, o Twitter kahramanlarını ve partimizi paçasından aşağı çekmeye çalışanları o çukurda bıraktık, yolumuza baktık. Ancak önümüzde iki risk vardı. İktidarın Cumhuriyet Halk Partisi’yle tartışma, kavga etme, gerilme ve kutuplaştırma siyasetini bir taktik ve strateji olarak sürdürdüğünü ve artırarak devam ettirmek istediğini hep beraber gördük. Bunlara karşı kulak asmadık. Dedik ki, ‘Sizinle kavga etmeyeceğiz. Bir kavga edeceksek emekli için edeceğiz, emekçi için edeceğiz, çiftçiler, esnaflar için, öğrenciler için, gençler için, yoksullar için edeceğiz. dedi. 
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, İkinci Yüzyıl Değişim Kurultayı’nda konuştu.

Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel:

“Tüzük yapmak, anayasa yapmak gibi bir iştir”

“30 bin görüş aldık”

“Başkanlarımızın cebindeki anahtar, partimizi iktidar yapacak ANAHTARDIR”

“Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin birinci partisi”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, İkinci Yüzyıl Değişim Kurultayı’nda gerçekleştirdiği konuşmada, “Bütün delegelerimizin bilmesini istediğim bir şey var. Tüzük yapmak anayasa yapmak gibi bir iştir. Eğer tüzüğü yapıyorsanız, tüzüğü kendinize uyduramazsınız. Bu, birisinin anayasayı kendisine uydurması ya da lafı açık söyleyelim, her doğana değil Erdoğan’a anayasa yapılmasından farklı olmaz. Tüzük bir kişinin taahhüdü de olamaz, taslağı da olamaz. Tüzük bir ortak mutabakat, örgütsel mutabakat işidir. Bunun için ilk önce 4-9 Eylül kararını aldığımız kasım ayından itibaren yazışmalara başladık. Ama fiilen 15 Nisan’dan itibaren mahallelerden, illerden, ilçelerden yaptıkları toplantıların sonuçlarında ortaya çıkan önerileri topladık. İlk önce internet üzerinden 9 bin, daha sonra demokratik dijital katılım yöntemiyle 21 bin, 30 bin görüşü alıp, teker teker elleçledik” dedi. Yerel seçimlerdeki başarıyı da anımsatan Özel, “412 kıymetli belediye başkanımızın, başta büyükşehir belediye başkanlarımız olmak üzere, her birinin cebindeki, elindeki, çantasındaki anahtar, ne belediyenin kapısının, ne kasasının, ne şehrin altın anahtarıdır. Ellerindeki anahtar Cumhuriyetin ikinci yüzyılında partimizi iktidar yapacak olan anahtardır. Onlara inanıyoruz, güveniyoruz” ifadesini kullandı. Özel ayrıca, “İkinci Yüzyılın Değişim Kurultayı, ayağa kalkın ve bu parti iktidar yapın. Ben size güveniyorum, size inanıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’nin birinci partisi. Her derdin var bir çaresi, onun da adı Cumhuriyet Halk Partisi” dedi.

“TAKDİR GENEL KURULUN OLACAKTIR”

“Biz ekranları kapattığımızda içeride konuşurken, dışarıda birileri istismar etmesin diye birkaç hususa değinip, kamuoyunun merakını tatmin etmek adına şunu söyleyeyim. Yazıldı, çizildi, ‘Dönem sınırı bugünden başlıyormuş, daha üç dönem milletvekillikleri mümkünmüş, efendim beş dönem yapan daha sekiz dönem yapacakmış.’ Öyle bir şey yok. Bu komisyon dönem sınırını iki seçim önceye çekmiştir, bu komisyon mevcut milletvekillerine bir dönem, önceki dönemki milletvekillerine iki dönemlik milletvekilliği yapılmış saymıştır. Bundan sonraki süreç için tüm milletvekillerine ki buradan açıkça söyleyelim kamuoyunda tartışılan, yıpratılan, bu partide dünya kadar emeği olan, bu dönem ya da geçmiş dönemdeki değerli yöneticilerimizin hiçbiri için değil ama sadece bu partide, buçuklu dönemlerle dönemleri hızla doldurulmuş genç yaşındaki birkaç arkadaşımız için belki bir dönem daha aday olma imkanı teklif edilmektedir. Takdir Genel Kurulun olacaktır. Ancak ‘Şunu yazalım’ dediler. Çok ince bir davranış gösterdiler. Dediler ki, ‘Yazalım ve CHP parlamenter demokrasiye inanan, güçlü parlamentoyu savunan bir partidir. Genel başkanının milletvekili olmaması doğru bir durum değildir. Partiyi güçsüzleştirir.’ Bunun için hiç olmazsa genel başkanlar için muafiyet maddesi yazmayı önerdiler. Teşekkür ettim, reddettim. Ben, 2015 yılında yapılan ön seçime kadar bir milletvekiliydim, çalışan bir milletvekiliydim, gayret eden bir milletvekiliydim. Bu gayretlerim Manisa’da oy kullanan 13 bin üyenin 11 bin 650’si tarafından takdir edilip, yüzde 86 ile tüm zamanların rekorunu kırdıktan sonra ben Cumhuriyet Halk Partisi’nde Grup Başkanvekili de oldum, Cumhuriyet Halk Partisi’nde Grup Başkanı da oldum. Bugün Genel Başkan da oldum. Bunun için Cumhuriyet Halk Partisi’nde Genel Başkanı, genel başkan yardımcıları ya da bilinen isimleri, kamuoyunca bilinen isimleri bir şehre giderken elde bayrak saatlerce beklenen, yağmur altında dinlenen, güneş altında sabırla desteklenilen isimleri, kendi memleketlerinden ya da herhangi bir seçim bölgesinden ön seçimle çıkma kaygıları varsa, zaten o kişi de bitmiştir, o parti de bitmiştir. Genel Başkan dahil, hepiniz ön seçime gireceğiz, milletvekili olmak isteyenler örgütten onay ve destek alacaklar.”

“BENİM DE SAHİPLENDİĞİN NET TUTUM”

“Onun dışında bugüne kadar ne kadar saçma sapan, partiyi tartıştıran söylem varsa, hepsi oluşan metin ile çökmüştür. Bu metin basıldı, dağıtıldı. Bu metin hepimizin daha iyisini bu örgüt yapana kadar Türkiye’de ortaya çıkarılmış en demokratik parti tüzüğü olarak hepimizin övünç kaynağı olmaya namzettir, adaydır. Burada açık söyleyeyim. ‘Hiçbir maddeyi ben istiyorum geçecek, şöyle olacak, böyle olacak’ demeyi kendime de size de yakıştırmam. Ama bir maddeyi hepinize emanet etmek istiyorum. O da gençlik ve kadın kotasıdır. Burada dünya kadar spekülasyon yapılıyor. Bu konuyu bizzat açıklamayı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kadına seçme ve seçilme hakkını sağlayana kadar gösterdiği gayreti, kendime vasiyet bilerek bu maddeden ben bahsetmek istiyorum. Bugün yüzde 33 kadın kotası vardır. Uygulamada sorunlar vardır. Ancak bunun uygulanması noktasında partimizin hem önceki Kadın Kolları Genel Başkanı’nın, hem mevcut Kadın Kolları Genel Başkanı’nın, Türkiye kadın hareketiyle birlikte, kadın örgütlerimizin tam desteğiyle eşit temsil noktasında ortaya koydukları yoğun bir emek, önceki Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun, ‘Bir kadın devrimi yapacağız, eşit temsil getiriyorum’ diye ortaya koyduğu örnek bir irade ve benim de sahiplendiğim net bir tutum var. Ancak örgütün zorluklarını, sürecin zorluklarını bilerek, kadın kotasını tüzüğümüzde yüzde 50 eşit temsil olarak ve adını artık zaten yazdığı gibi ‘Kadın değil cinsiyet kotası’ diyerek, ümit ederiz ki bir gün bu kota erkekleri de koruyacak. Ve bu cinsiyet kotasını yüzde 50 yazıyoruz. Ancak yürürlülük maddesinde bunun ilk kurultayda 35, bugün 33. Bir sonrakinde 40, bir sonrakinde 45, bir sonrasında 50 olacak şekilde bir geçiş süreci tarif ediyoruz. Bu süreç, örgüt denetiminde yaptığımız ön seçimlerde de 35-40-45-50 olarak gidecek. Birilerinin korktuğu gibi, ‘Efendim çok az kadın var. Erkeğe göre çok fazla imkan bulacaklar’ olmayacak. Ama önümüzdeki dört kurultayda eşit temsili yakalayacak irade de ortaya konacaktır. Ayrıca gençlik kotası bugüne kadar 35 yaşına kadar yüzde 20 uygulanmışken, bir ara bunu ikiye bölme ve 10-10 uygulama tartışmaları vardı. Çünkü hep gençlik kotası, 28-29 yaşındaki arkadaşlarımıza uygulanıyor, maalesef 20’li yaşlarının ortalarında ve daha öncesinde olan arkadaşlarımız yer bulamıyordu. Şimdi bu kotayı 18-25 yaş için 10, 25-40 yaş için yani artık doğumla beklenen yaş uzadığı için, insan ömrü uzadığı için, eğitim süreleri yüksek lisanslar uzadığı için 35-40 yaşındakileri de ikinci bir çağ kotasına alarak ve oraya da şu anda 10, ilk kongrede 15, bir sonrasında 20 kota uygulayarak, söz verilen bir devrimi hep birlikte gerçekleştirmeyi istiyoruz. Bu madde, bugün için hemen bir sonuç doğuracak madde değildir. Bu madde uygulandıkça kadınları partiye çekecek, yer buldukça daha fazlasını getirecek ve her aşamanın sonunda, bundan 10 sonra artık eşit temsilin yerleştiği bir madde olacaktır. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin önerdiği yöntem de budur. Cumhuriyet Halk Partisi rakiplerinden kadına duyduğu saygı ile pozitif ayrışmak durumundadır. Gençlere açtığı alanla pozitif ayrışmak durumundadır. Bu maddeyi her birinize emanet ediyorum. Eğer bu maddede gençlerin önünü açarsak, kadınların önünü açarsak ikinci bir dalga yaşanacak. Bakın yerel seçimlerde 10 olan kadın belediye başkan sayımızı yüzde 340 ile 34’e çıkardık. Genç belediye başkan sayımızda tarifsiz artışlar oldu. Ne oldu? Her hafta sunum yapılıyor. 9 bin üye geliyor, 7 bin 200’ü genç ve kadın üyeler arkadaşlar. Parti gençlere, kadınlara bir adım attığında onlar partiye bin adım atmaya başladılar. Onun için bu süreci gerçekten Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tutumunu kendime ve size vasiyet sayarak, kadın ve gençlik kotasını sizlere emanet ediyorum.”

“GENEL BAŞKAN İMZA TOPLAMAYACAK”

“Bir diğer husus da şu. Kamuoyunda çok tartışıldı. Yüzde beş imza ile aday oluyor ya genel başkanlar, il başkanları da yüzde 10’la. Bunu 15’e çıkarıyormuşuz. Bunu yazdılar, çizdiler. Televizyon kanallarında tartıştılar. İlk günden beri düşüncem oydu, önerdim ve taslakta yer aldı. Genel Başkan’ın imza toplaması, genel başkanlarımızın haberi olmaksızın, etrafında onları onlardan çok sevenler tarafından, örgüt ve delege üzerine bir baskıya, sonra da toplanan imzalardan az oy alınınca parti delegesinin ahlakını sorgulamaya dönüşecek kadar hadsiz sürece dönüşüyor. Önerimi kabul ettiler, teşekkür ediyorum. Mevcut genel başkan imza toplamaz, toplayamaz. Talebi halinde adaydır. 60 tane parti meclisi üyesi olan, 130 tane milletvekili olan genel başkan, 60 imza toplayacağım diye 1300 delegeyi imza verme süreciyle muhatap etmek yerine, mevcut genel başkan talebi halinde adaydır. Diğer adaylar yüzde beş imza toplarlar. Yüzde 10’dan çoğunu toplayamazlar. Divan yüzde 5’ten az, yüzde 10’dan çok imza kabul edemez. Bu adımı atmak suretiyle artık delegemiz ve örgütümüzün üzerindeki imza toplama baskısını, iki kıymetli adayın, iki kıramayacağı temsilcisini memleketinde ağırlayıp da ona mı versem, buna mı versem, ona da vermiştim, mahcup olmuştum tartışmalarını, genel başkanlarımızı bu işe muhtaç ve kurultay delegelerimizi sanki gayri ahlaki bir tutum takınabilecek kişiler gibi gösteren bu haksız süreci sonuna kadar tarihe gömüyoruz. Ayrıca il başkanları için de yüzde 10 olan imza sürüyor ama divana yüzde 15’ten fazla imza teslim edemeyecekler. Yani 600 delegenin 500’ünün imzasını aldım, bitti bu iş, havasıyla bir kongre yaşamayacağız. Daha çok adayımız olacak. Adaylıkların önündeki tüm engelleri kaldıracağız.”

“KATKINIZI BEKLİYOR OLACAĞIZ”

“Yavaş yavaş sözlerimin sonuna gelirken, yarından itibaren iktidar programına evrilecek parti programımızın değişim çalışmalarına başlayacağız. Programımızı toplumun değişen beklentilerine, dünyada değişen koşullara göre yenilemek durumundayız. Bu toplantıya sizlerin dışında Sosyalist Enternasyonal Başkan Yardımcısı sıfatımla davet ettiğim, Sosyalist Enternasyonal’in yüksek düzey toplantıda yani BM yüksek düzey toplantısına da hazırlık yapmakla mükellef, ilerici komitesi de burada olacak. Süreçte Sayın Selin Sayek Böke üzerinden tüzüğümüze katkıları oldu. Yarın dört ana grupta, 25’ten fazla masada, 80’den fazla konunun tartışıldığı noktalarda onlar da belli masalarda bizlere katkı sağlayacaklar. Sizler demokratik dijital katılım yöntemiyle yüzde 80’iniz masalarınızı o yöntemle seçtiniz. Bundan büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Parti programımız şekillendirilebilirken demokrasi ve adalet, sosyal refah, kapsayıcı kalkınma, dış politika, ulusal güvenlik konu başlıklarında büyük masalarda,  büyük ana başlıklarda çok sayıda masada katkınızı bekliyor olacağız. Bu sürecin sonundan şöyle çıkacağız. Bu iki günü geçirip, buradan çıktığımızda programa ne yazacağımızı değil, bu program yazılırken neleri tartışmamız gerektiğini, nasıl tartışmamız gerektiğini, açıkçası bu işin usulünü tartışacağız. Çerçevesini tartışacağız. Yol ve yöntemini tartışacağız. Buradan çıkıp Anadolu ve Trakya’ya açılacağız. Gitmemiz gereken yer dünyadaki iyi örneklere gidip, bakıp gelecekler. Araştırması gereken akademisyenler bizler için gerekli araştırmaları yapacaklar. Sizlerden ki bu istekleriniz de sorulacak. Oluşacak heyetler, 81 başlık altında bu millet bizden ne bekliyor? CHP iktidarında ne görmek, ne görmemek istiyor? Nasıl bir iktidar, devlet ve millet ilişkisi, özgürlükler, adalet noktasında CHP’nin birikimlerinin hem sosyal yaşama hem de ekonomiye nasıl katısının olacağının görünür hale getirilmesi, bu ülkenin ekonomisini nasıl yöneteceğiz, bu ülkenin afet yönetimini nasıl yapacağız, dış politika ne olacak, tarımda kime ne söylüyor, ne vaat ediyoruz? Bunların hepsini 81 ilde, çok sayıda heyetimizle, yüzlerce ilçede halkımızla tartışacağız. Bu insanların, bu acılı insanların, bu yokluk ve sefalet içindeki umutsuz insanların sadece geçtiğimiz seçim sonucuyla değil gelecek seçime doğru yürüyüşümüzle de umudu olacağız. Bunu sağlamak için bugünden itibaren ortaya çıkarılacak bu yol haritasına fevkalade önem veriyorum.”

“EMEKLİLERİMİZE SESLENİYORUM”

“Birkaç konuya daha değinerek sözlerimi tamamlamam gerekirse. Biz ömrünü ülkemize adayan, bu memleket için yıllarca alın teri döken emeklilerimiz, emekli yılı ilan edilen bu sene açlığa ve sefalete terk edildiler. Bu iktidar geldiğinde emeklilerin aldığı en düşük emekli maaşı 1,5 asgari ücret düzeyindeydi, bugün 0,7 asgari ücret düzeyindedir. Bu iktidar 10 bin lira emekli maaşını layık gördüğünde ben çıkıp da yerel seçimlerde kaba siyaset yapmayacağım, sizin derdinizi anlatacağım deyip genel merkezimizde ağırladığımız 600 emeklinin yüreklendirmesiyle yola çıkıp, ilk mitinglerde yüzde 20 emekliye, son mitinglerde neredeyse yüzde 70 emekliye konuşmuş bir süreci hep birlikte yaşadık. O emekliler en düşük emekli maaşıyla sekiz çeyrek altın alırken bugün 12 bin 500 liraya çıkarılan maaşla üç çeyrek altın alabiliyorlar. Beş çeyrek altınları bu iktidar tarafından ellerinde, ceplerinden alınmış durumda. Geçen yıl asgari ücrete dört kez zam yapabiliriz diyenler, seçim geçince verdikleri sözü unuttular. Bu sene asgari ücreti 17 bin lirada bıraktılar. Bu emeklilere, yani 12 bin 500 liraya mahkum bırakılmış emeklilerimize sesleniyorum. Elbette katlanılması zordur ama vardır bir çaresi. Emekçilere, 17 bin liraya geçin, çocuk okut, kira öde, karınlarını doyur, evi ısıt, okulda okut diyenlere diyorum ki sesinizi duyuyoruz. Vardır bir çaresi, kurucu Cumhurbaşkanımızın milletin efendisi dediği, birlerinin, ‘al ananı da git’ dediği çiftçilerimiz geçinemiyoruz diye feryat figan içindeler. Türkiye’nin dört bir yanında ayağa kalkmış durumdalar. Gübrenin çuvalı bin 600 liradan 3 bin liraya çıkmışken, 8 bin 200 liralık buğdayı 9 bin 200 lira yapıyorlar. İlaç 340 liradan 600 liraya çıkmışken, fıstık geçen seneki fiyattan satılıyor. Mazot 24 liradan 45 lira olmuşken fındığı bugünkü açıklanan fiyattan satıp, fındık üreticisinin geçinmesini bekliyorlar. İşçi ücretleri iki kat artmışken, sulama maliyetleri üç kat artmışken, Türkiye’deki pamuk üreticisinin, narenciye üreticisinin derdini görmezden geliyorlar. Rize’deki hemşerileri bile 19 bin lira maliyeti olan çayın 17 bin lira olduğundan dolayı Sayın Erdoğan’a açıkça isyan ediyorlar. Tüm çiftçilere söylüyoruz, ‘Sesinizi duyuyoruz, hak veriyoruz, derdinizi görüyoruz ama var bir çaresi.’ Bugün yedi bölge, 81 ilde yakasının rengi ne olursa olsun; mavi yakalıların, beyaz yakalıların, gri yakalıların iki yakası bir araya gelmiyor. Madende de olsa, fabrikada da olsa, plazada da olsa emekçiler tarihinin en ağır koşullarında sömürülüyorlar. Onlara da diyoruz ki, Elbette sesinizi duyuyoruz. Bunun da var bir çaresi.”

 

 

“EN ZENGİN YÜZDE 20, VARLIKLARIN 81’İNİ, EN FAKİR YÜZDE 20 SADECE YÜZDE 0,5’İNİ ALIYOR”

“En zengin yüzde 20 bütün varlıkların yüzde 81’ini alırken, en yoksul yüzde 20 sadece yüzde 0,5’i alıyor. Tekrar ediyorum, duymayan duysun, görmeyen görsün. Yarın sayfasında yer vermemeyi düşünen varsa, benim dediğim başka şeyleri bıraksın, bunu yazsın. Bu ülkede en zengin yüzde 20 bütün varlıkların yüzde 80’ini, en yoksul yüzde 20 yüzde 0,5’ini alıyor. Hepinizin sesinizi duyuyoruz. Var bir çaresi. Kimsenin kalitesinden memnun olmadığı eğitim sistemi, en çok da bu iktidara oy veren anneleri üzüyor. Öğretmenlerin beş ayrı kategoriye ayrılmasını da eğitimde fırsat eşitliğinin yok sayılmasını da asgari ücretin altına denk gelen maaşlara mahkum edilen özel okul öğretmenlerinin feryatlarını da biliyoruz, görüyoruz, Türkiye’nin dört bir yanında eğitim maratonları ile konuşuyoruz. Tüm sorunları biliyoruz. Ama var bir çaresi. Adalet ve Kalkınma Partisi, nitelikli ve ücretsiz sağlık hizmeti sunumundan vazgeçti. Randevuya erişim aylar sonrasına, gittiğinizde tahlile erişim aylar sonrasına, MR’a erişim aylar sonrasına. Ve her bir girişim için fiyat farkı. İlaca fiyat farkı, muayene farkı, toplam dokuz çeşit para hastanede, eczanede, maaşlardan kesiliyor. Bundan vatandaşımız rahatsızlık duyuyor, inim inim inliyor. Bu sorunları biliyoruz, var bir çaresi.”

“SAYIN İMAMOĞLU’NUN TUTUMU, PARTİMİZİN TUTUMUDUR”

“31 Mart seçimlerinden henüz beş ay geçmemişken Hakkari Belediyesi’ne kayyum atayanların, ülkenin demokrasine ne yapmaya çalıştığını biliyoruz. Ben Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı olarak Manisalılar belediye başkanı seçebiliyorken, Osmaniyeliler belediye başkanı seçebiliyorken, Rizeliler belediye başkanı seçebiliyorken, Hakkarililerin belediye başkanı seçememesini, kayyum uygulamalarını sonuna kadar kınıyorum. Bundan sonra da ilkinde olduğu gibi her denemede sonuna kadar karşı olacağımıza ve mücadeleyi yükselteceğimize buradan söz veriyorum. Bir yandan biz iktidara yürürken birileri yürüyüşümüzü, bu yürüyüşteki kararlılığı görüyorlar. Ve bunun için artık tamamen kendilerine aparat ettikleri yargı eliyle siyaseti dizayn etmeye çalışıyorlar. Bu konuda geçtiğimiz haftalarda iki önemli gelişme yaşadık. Birisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu’nun uzun süredir bekletilen, karar bağlanmayan dosyası üzerinden maksatlı, çirkin bilgi sızdırmalarıyla Türkiye’deki siyaseti dizayn etme çalışmalarıdır. Sayın Ekrem İmamoğlu, bu çabalara karşı kendi duruşunu en kararlı, en net bir şekilde ifade etmiştir. Partinin Genel Başkanı sıfatıyla bütün il başkanlarımızın, ilçe başkanlarımızın, kurultay delegelerimizin huzurunda 1 milyon 460 bin üyemizin hepsinin adına hep bir ağızdan ifade ediyorum ki Sayın İmamoğlu’nun tutumu partimizin tutumudur. Cumhuriyet Halk Partisi, Ekrem İmamoğlu’nun yanındadır. İstanbul’un sevgilisi, partimizin gözdesini kimsenin kem gözlerine emanet etmeyiz, kimsenin insafına bırakmayız, herkes haddini bilecek.”

 

“EN YÜKSEK OYU ALDIĞIMIZ YER, GEÇEN SEFER KAYYUM ATADIKLARI URLA’DIR”

“Ayrıca önceki Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na açılan bir davayla, kendisine siyasi yasak getirilmeye, hatta kendisi hapisle tehdit edilmeye çalışılmaktadır. Burada kendilerine, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir şehit cenazesinde kurdukları kumpasla üzerine yollanan vahşi güruh, kendisini linç etmeye çalışırken nasıl durduğunu, Şavşat’ta PKK kurşunu bir askerimizi şehit, birin kör ederken o kirpi geldiğinde araçtan kirpiye geçerkenki duruşunu, ayrıca Meclis’te uğradığı saldırılardan, sosyal medyada kendisine yapılan her türlü linç girişimine karşı 13 yıl boyunca takındığı tutumu, Kemal Beyden örnekler yetmediyse Ecevit’e, ‘Bu mitingi yapma suikasta uğrayacaksın’ deyince, ‘Ölmek için en uygun yer’ deyip otobüsün üstüne çıkışını, yine Sayın Deniz Baykal ile Altın Öymen’in birilerinin dizleri titrerken, bu partinin birisi bakanı, birisi o dönemde milletvekili, daha sonra genel başkanı olacak bu iki kişinin tutuldukları cezaevlerindeki duruşunu, İsmet Paşa’nın, ‘Namuslular da namussuzlar kadar cesaretli olmazsa, bu memleket aydınlığa çıkmaz’ derken ki veciz sözünü, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu ülkeyi kurtarmak için kendi canını ortaya koyup, ‘Ya istiklal ya ölüm’ deyişini hatırlatmak isterim. Böyle bir parti ile muhatapsınız. Herhangi bir belediye başkanımız; ellerini kollarını bağlıyorsunuz, 300 müfettiş yolluyorsunuz, her türlü haksızlığı yapıyorsunuz. Sonunda ne oluyor? Yalova’da yaptınız ve belediyeyi elimizden aldınız. Millet emaneti bize geri verdi. Nerede bir haksızlık yaptıysanız, örneğin Türkiye’de en yüksek oyu aldığımız yer geçen sefer kayyum atadıkları Urla’dır. İlçeler bazında en yüksek oyu aldığımız ilçedir. Çünkü millet bu tip işlere karşı nasıl cevap vereceğini bilmektedir.”

“HEPİMİZİ BİR ARADA TUTAN ŞEY; VATAN, MİLLET, BAYRAK VE ATATÜRK SEVGİSİDİR”

“O yüzden hangi büyükşehir belediye başkanımız, hangi belediye başkanımıza nasıl bir kumpas kurmaya kalkarsanız kalkın ya da önceki genel başkanımız tehdit etmeye kalkın, Cumhuriyet Halk Partisi bir bütün olarak, kurumsal olarak onların arkasındadır. Bu güç sizin arkanızda olan para babalarına, yandaş müteahhitlere ya da iktidardasınız diye gelip size methiye düzenlere benzemez. Yarım asırdır iktidarda olmayıp bir arada durabilenlerden bahsediyoruz. Bizi bir arada tutan zamk, derz, macun, ne ihaledir, ne tayindir, ne terfidir. Bu salonu ve hepimizi bir arada tutan şey; vatan, millet, bayrak ve Atatürk sevgisidir. Bu salonu böyle tanıyın. Siyasette pusulasını millete göre belirleyenler, milletin mesajını  doğru okuyanlar kazanmış, bu mesajı almayanlar hep kaybetmiştir. 2019’da çakarlı arabalarla Mehter Marşı çalarak, Boğaz Köprüsü’nde video çekerek, mitil atmaya İstanbul’a gidenlerin ya da İstanbul’a gidip 2019’da ‘Osmanlı tokadını nakşedeceğiz’ diyenlerin demokrasi tokadını yiyip nasıl geri döndüklerini görmüştük. Son seçimlerde Atatürk’ün cepheden haber versin diye kurduğu Anadolu Ajansı’nın, bir ittifakın ajansı, TRT kurumunun bir siyasi partinin televizyonuna dönüşmesinin bizde yarattığı üzüntü, yılgınlığa değil, umuda ve mücadele azmine dönüşmüştü. O gün kürsüde TRT’ye bir sürprizimin olduğunu ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin 47 yıl sonra ekranlarında birinci parti olduğunu göstermiştim.”

“BU MİLLETİN VERECEK BİR CEVABI VAR”

“Şimdi buradan şunu hatırlatmak isteriz ki ne kadar demokrasi dışı çaba içine girerseniz girin. Ne kadar Cumhuriyet Halk Partisi’ne engel olmaya çalışırsanız, çalışın. Borç batağında bıraktığınız belediyelerin bütün borçlarını bize yıkmaya, asla yazı bile yollamadığınız borçlar için haciz uygulamaya, yurtdışından bulduğumuz kredileri durdurtup deprem için kentsel dönüşüme bile engel olmaya, tıkanmış trafik için yapılacak metroya mani olmaya sizin yüzünüz tutabilir. Sizin bunu yaptıracak siyasi ahlakınız olabilir. Ama bu milletin buna verecek bir cevabı var. Onun için TRT gibi ilk seçimin akşamını bekleyeceksiniz. İlk seçimin akşamını. Cumhuriyet Halk Partisi olarak özgüvenli bir Cumhuriyet Halk Partisi’ni hayata geçirdik, devam ediyoruz. Kurucu felsefeye, kurucu ilkelere bağlı, geçmişten aldığı mirasla geleceğe yürüyen, gücünü sadece ve sadece milletten alan, bizatihi milletin partisiyiz. Katılımcı anlayışla kararlar alan, bilime inanan, ilkelerine, örgütüne güvenen bir partiyiz. Kapsayıcı bir partiyiz Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Partimiz bu ülkedeki tüm toplumsal kesimlerin, dindarların, sekülerlerin, başörtülülerin, başı açıkların, Alevilerin, Sünnilerin, Türklerin, Kürtlerin, işçilerin, işverenlerin, toplumsal kazanımların tek savunucusudur. Partimiz siyaseti normalleştiren, herkesi kapsayan ve sadece toplumun sorunlarını çözmeyi amaç edinen Türkiye’nin partisidir. Partimiz bu ülkenin en güvenli limanıdır. Partimiz güçlü, zengin, adil bir Türkiye’yi, kalkınmacı bir parti olarak vergi adaletini, gelir adaletini, sosyal adaleti, yargı adaletini savunan bir partidir.”

“AB’YE TAM ÜYELİĞİ MÜJDELİYORUZ”

“Partimiz bugün Türkiye’nin önüne yeni bir hikaye koymaktadır. Bu ülkenin rotasını Cumhuriyet Halk Partisi olarak daha önce, bundan 60 yıl önce yaptığımız başvuruyu takip ederek ve bu iktidarın ilk başta söyleyip de ardından havai fişekler atıp da sonradan takiye olduğu anlaşılan o terk ettiği tutumunu Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu başvuruyu yapmış olan parça olarak sahiplenerek Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliğini Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında müjdeliyoruz. Geçtiğimiz Sosyalist Enternasyonel toplantısında 32’si Avrupa ülkesi, toplam 77 siyasi partinin toplantıdaki temsilcilerinin tamamı, bir eksik olmaksızın Cumhuriyet Halk Partisi’nin Avrupa’yla bütünleşme ve Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefini desteklediklerini ilan etmişlerdir. Biz 4 bin 500 dolarlık milli gelirle, liderlerin güçlü, arabaların lüks, uçak filolarının kalabalık olduğu ülkelerin arasına girmek değil, 54 bin dolarlık milli gelirle liderlerin mütevazi, demokrasinin güçlü, halkın zengin olduğu ülkelerin arasına girmeyi hedeflemekteyiz. Bu hedef, Balkan coğrafyasında ve Türki Cumhuriyetlerle en iyi ilişkileri kurmamızı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Azerbaycan’la -ki tek millet çok devletiz- üstenci, buyurgan bir dille değil, dost ve kardeş bir ülke bağı kurmamıza, diğer yandan Rusya’yla, Çin’le diplomatik ilişkilerimizi güçlendirmeye, işbirlikleri yapmaya engel değildir. Ancak Cumhuriyet Halk Partisi’nin Atasından aldığı miras, gelişmiş ülkeleri yakalamak ve geçmektir. Bunun da yolu güçlü demokrasi, kuvvetler ayrılığı ve bugünkü adı Avrupa Birliği’ne tam üyelik sürecidir.”

“CHP BİRİNCİ PARTİDİR”

“Bugün sözlerimin sonuna geldiğim bu aşamada, Cumhuriyet Halk Partisi Kurultayı‘ndan, 5 Kasım Kurultayı’nda aldığımız görevi bir an olsun aklımızdan çıkarmadığımızı ifade etmek istiyorum. O görevin ilk aşamasını, yerel seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi’ni birinci parti yaparak hep birlikte başardık. Bu başarı; ne Genel Başkanın, ne yöneticilerin, ne tek başına adayların, ne sadece konjonktürün, ne de sadece örgütündür. Bu başarı hepimizin birden kolektif başarısıdır. Ve bu başarıyı birlik ve beraberlik halinde sürdürerek, tekrarlayarak Cumhuriyet Halk Partisi‘ni bundan sonraki gireceği tüm seçimlerde, özellikle Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının ilk seçiminde, bu anlayışla hep birlikte iktidar yapacağız. Bu yürüyüşümüzde, ‘Durmayan zamlarla ezilen çiftçinin var bir çaresi, hayat pahalılığından bunalmış annelerin var bir çaresi, geçim derdi çeken emeklinin var bir çaresi, geleceğe umutla bakamayan gençlerin var bir çaresi, Türkiye’nin her derdinin var bir çaresi, onun da adı Cumhuriyet Halk Partisi’ diyerek yapacağız. Cumhuriyet Halk Partisi tarihsel haklılık ve tutarlılığı ile son girdiği seçimlerde aldığı sonuçla, dün ve bugün dahil iki saygın araştırma şirketinin açıkladığı, geçen ayki sonuçları dahi aşan anket sonuçlarıyla Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’nin birinci partisidir.”

“TÜRKİYE’NİN ÖNÜNÜ AÇACAĞIZ”

“Şimdi sizleri Türkiye’nin birinci partisini, Türkiye’nin iktidar partisi yapacak bir Cumhuriyet Halk Partili Cumhurbaşkanını yürütmenin başına getirecek, Meclis’te çoğunluğu sağlayacak, işçilerin, çiftçilerin, emeklilerin, emekçilerin, yoksulların, gençlerin yüzünü güldürecek, iktidarımızı kurmak üzere, önce bugünkü tüzüğümüzü halledip yarından itibaren hep beraber başaracağımız, yol yürüyüşünü tarif edeceğimiz program kurultayı ile birlikte Türkiye’yi ayağa kaldırmaya, partiyi ayağa kaldırmaya ve iktidar olmaya davet ediyorum. İkinci Yüzyılın Değişim Kurultayı, ayağa kalkın ve bu parti iktidar yapın. Ben size güveniyorum, size inanıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’nin birinci partisi. Her derdin var bir çaresi, onun da adı Cumhuriyet Halk Partisi. Türkiye’nin birinci partisini saygıyla selamlıyorum. Biz başardık, biz başaracağız. Biz başaracağız, Türkiye’nin önünü açacağız. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun.”

“47 YIL SONRA İLK KEZ”

Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, CHP’nin İkinci Yüzyıl Değişim Kurultayı olarak da adlandırılan Tüzük Kurultayı’nın açılış konuşmasını gerçekleştirdi. Özel, “Merhaba. Memleketin dört bir yanında, altı oklu bayrağı göndere çekenlere, onu orada tutanlara merhaba. 81 ilde, 973 ilçede baba ocağının kapısını açık tutanlara, 14 yıldır yaptığım gibi, 10 aylık Genel Başkanlığımda da gittiğim her ilçede, her ilde olağanüstü bir engel, olağanüstü mani yoksa örgütümüze uğradım. Girdiğim her ilçede ve il başkanlığında mutlaka önce onları yanıma çağırdım. Baba ocağını erkenden açıp çayı koyanlara, çorbayı kaynatıp bacayı tüttürenlere, ‘birazdan gelirler’ deyip bizi bekleyenlere, bu örgütün emekçilerine merhaba. Yarım asırdır iktidar yüzü görmeden, menfaati, çıkarı olmadan bu partiyi omzunda taşıyan vefakâr ve cefakâr örgütümüze merhaba. Kendine, partisine, öz gücüne inanan, kısa zamanda büyük işler başaran, kırılmaz denen yüzde 25’lik cam tavanı tuzla buz eden, başkanlarıma delegelerime, belediye başkanlarıma, meclis üyelerine, tüm üyelerimize, Cumhuriyet Halk Partisi’nin evlatlarına, Atatürk’ün askerlerine merhaba. 47 yıl aradan sonra belki de ilk kez, şu anda Türkiye’nin birinci partisinin kurultayını ekranları başına geçip izlemekte olan milyonlara merhaba. Artık az değiliz, artık daha çoğuz. 31 Mart’ta partimize oy veren, umudunu bize bağlayan, 4 milyondan fazla yeni seçmenimize merhaba. Rengini ay yıldızlı al bayraktan alan, siyasi partilerle değil, milletin gönlünde kurulan Türkiye İttifakı’na inananlara, aslan sosyal demokratlara, muhafazakar demokratlara, milliyetçi demokratlara, Kürt demokratlara, Türkiye’nin bütün demokratlarına, Türkiye İttifakına merhaba. Bugün burada bize başarıyı getiren değişim anlayışını, partimizin yazılı belgelerine yansıtmak, daha demokrat, daha ilerici bir tüzüğü yapmak ve partimizin iktidar programının çalışmalarını başlatmak üzere bir araya geldik. İkinci Yüzyıl Değişim Kurultayı’na 81 ilden, tüm ilçelerimizden koşup gelen tüm yol arkadaşlarımız hepiniz hoş geldiniz, şeref verdiniz” sözleri ile konuşmasına başladı. Özel, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“OTURDUK, KONUŞTUK, TARTIŞTIK”

“Bundan tam bir yıl önceydi. Altı siyasi parti ittifak halinde girdiğimiz seçimlerde; çok istediğimiz, çok çalıştığımız, çok hak ettiğimiz bir seçimi maalesef kaybettik. 14 ve 28 Mayıs seçimlerinden sonra toplumda siyasetten uzaklaşmaya ve büyük bir umutsuzluk dalgasına dönüşen bir ruh hali vardı. Hepimiz gözlerine baktık, gençlerin gözündeki fer sönmüştü. Büyüklerimizin omuzları düşmüştü. Yaşlılarımız, ‘Türkiye’de iktidar göremeyecek miyiz?’ derken, gençler, ‘biz bu ülkede hayal kuramayacak mıyız? Artık bu ülkede yaşayamayacak mıyız?’ diye bizden hesap soruyordu. Oturduk, konuştuk, tartıştık. Hep birlikte bir yol açmak, yeni bir yol almak için yola çıktık. Artık hiçbir şey olmamış gibi davranamazdık, davranmadık. Ve büyük bir değişimi gerekli görerek, şunu söyledik, ‘Cumhuriyet Halk Partisi değişecek, Türkiye değişecek.’ Cumhuriyet Halk Partisi kurultayları, bizim kurultaylarımız, liderlerden talimat alan kurultaylar değildir. Bizim kurultaylarımız, liderlere, kadrolara, talimat verirler, görev verirler. Değişim Kurultayımızın açılışını 4 Eylül’de, geçtiğimiz günlerde hep birlikte Sivas’ta yaptık. Sivas Kongresi, bizim Atatürk’ün tespitiyle ilk kongremizdir, ilk kurultayımızdır. Sivas Kongresi bizlere, mandayı ve himayeyi reddetme, kurtuluşu örgütleme, bağımsızlığı ilan etme ve yeni bir ülke, yeni bir demokrasi kurma görevi vermiştir. 1972 kurultayı Bülent Ecevit’i Genel Başkan seçmiş, ona ve kadrolarına partimizi işçilerle, üretenlerle, ezilenlerle, hak arayanlarla buluşturma, sosyal demokrasiyi iktidar yapma görevi vermiştir. Bu görevi kurultaydan aldılar ve 1970’lerde girdikleri dört seçimden ikisi genel, ikisi yerel, dört seçimden de partimizi birinci parti olarak çıkarmayı başardılar. Geçen yıl 4-5 Kasım kurultayımız ise bizlere, önce yerel seçimlerde ardından genel seçimlerde partimizi birinci yapma, iktidar yapma görevini vermiştir. Kurultayımızın hemen ardından; yaş ortalaması 43 olan, gençlerle tecrübeyi bir araya getirdiğimiz Parti Meclisimizle çalışmaya başladık. Yaş ortalaması 46 olan bir Merkez Yönetim Kurulu oluşturduk. İki kurulun da yaş ortalaması benden düşüktür. Bundan büyük bir memnuniyet

 

duyuyorum. İki kurulun da siyaset tecrübeleri, akademik tecrübeleri ve yaşları benden yüksek ve fevkalade değerli isimler vardır. Onlarla birlikte olmanın da güvenini duyuyorum. İdari MYK ve Gölge Kabine adında iki yapıdan oluşan 24 kişilik bir Merkez Yönetim Kurulu belirledik. Tüm bakanlıklara denk, onları takip edecek, politika üretecek, kadın-erkek eşit temsiline dayalı bir Gölge Kabine oluşturduk. Gölge Kabine, iktidarda bulunan partinin Kabinedeki tüm bakanlarının karşısına; onları izleyecek, eleştirecek, doğru yönlendirmelerde bulunacak ve millete dönüp, ‘Biz olsak böyle değil, böyle yapardık, bu sorunları yaşamazdık. Biz geldiğimizde bizim yol haritamız, siyasetimiz budur” diyecek bakanlardan oluşuyor.”

“KİMSENİN ŞÜPHESİ OLMASIN”

“Malum, Sayın Erdoğan’ın kabinesi 17 bakan ve bir Cumhurbaşkanı Yardımcısı, 18 kişiden oluşmaktadır. Biz de her birisine karşı görevlendirmelerimizi yaptık. Aramızda bir fark var. Sayın Erdoğan’ın 18 kişilik kabinesinde bir tek kadın vardır ve aileden sorumludur. Yani o kıymetli bakanımıza da ‘Sen aileden sorumlusun, aileyle ilgileneceksin’ demekte, AK Parti’deki, Türkiye’deki tüm kadın siyasetçilere ve açık söylemek lazım ki aslında az da oylarını almadığı, çok sayıda kadına şunu demektedir, ‘Sizin yeriniz ailedir, evdir, çocuk büyütmek, engelliye bakmaktır. Siz dış politikadan anlamazsınız, içişleri sizin işiniz değildir. Kültür sanata biz bakacağız, ekonomiyi biz yöneteceğiz. Bu ülkede yerel yönetimlerle ilgili bir karar alınacaksa onu da biz alacağız, bir hak ihlali iddia ediliyorsa ona da biz yanıt vereceğiz. Adliyeyi de biz yöneteceğiz, Mülkiye’yi de biz yöneteceğiz.’ Ama asla ve asla unuttukları ve bizim unutmamamız gereken bir şey var ki, bu ülkenin kuruluş kodlarında, bu ülkenin kurucu kadrolarının zihinlerinde bu yoktu. Bu olsaydı, şu anda dünyanın ileri gitmiş demokrasisiyle övünen ülkeleri ağzına alamazken, Latife Hanım yanında, kadın haklarının konuşulması. O ülkeler 40 yıl bekleyecekken kadına önce yerel, sonra genel seçimlerde seçme seçilme hakkının, o olanağın tanınması ve hem toplum yaşamına hem siyaset yaşamında kadınların önünün açılması belki bugün ülkeyi yönetenler idrak edemez ama bu ülkenin kuruluş kodlarında, kurucu kadrolarında, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün en ilerici bakış açısında vardı. Bunun bilinciyle Cumhuriyet Halk Partisi bugünkü Gölge Kabine’sinde olduğu gibi yarın kurulacak Türkiye Cumhuriyeti’ni yöneteceği kabinesinde de eşit temsile, kadın erkek eşitliğine yer verecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.

“GEREĞİNİ YAPTIM”

“Aktif bir dış politika yürütmeye söz verdik. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden başlayarak, Bosna Hersek, Romanya, Fransa, Almanya, İspanya başta olmak üzere, bu 10 ayda, 10 yurtdışı seyahatte partimizin uluslararası ilişkilerini geliştirmeye, güçlendirmeye, köklendirmeye gayret sarf ettik. İspanya’da yapılan Sosyalist Enternasyonal Toplantısı’nda, İspanya Başbakanı Pedro Sánchez’in başkanlık ettiği Sosyalist Enternasyonal’in Başkan Yardımcılığı görevine seçildim. ‘Türkiye’de Ana Muhalefet partisiyiz ama yurtdışına çıktığımızda Türkiye’nin partisiyiz’ söylemini her fırsatta ifade ettim, tekrar ettim ve gereğini yaptım. Tüm yurtdışı temaslarımızda, ekibimizle birlikte Türkiye’nin menfaatlerini savunduk, Gazze’deki zulmü gündeme getirdik. Gazze’deki zulme karşı 120 siyasi akrabamızı -ki bunların 24 tanesi yönettikleri ülkede iktidardadırlar- onlara İsrail zulmüne karşı Filistin’in yanında durmalarını, Filistin’i tanımalarını yazdığım mektupla bildirdim, bu talepte bulundum. Ayrıca gerek Alman Sosyal Demokratların kongresinde, gerek Avrupa Sosyalist Partisi’nin Başkanlar Divanı toplantılarında, gerekse yurtdışında önümde bulduğum her kürsüde, elime aldığım her mikrofonda Filistin davasını, Filistin’in haklı davasını savundum. Çünkü Filistin’in haklı davasını savunmak Yaser Arafat’la Bülent Ecevit’in kurduğu ilişki, Cumhuriyet Halk Partisi’nin 1970’lerden beri gelen tutarlı, kararlı, dirayetli tutumunu sahiplenmektir. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının Filistin davasını sahiplenmektir.”

“YANLARINDA DURDUK, DURMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

“‘Sivil toplumla, sendikalarla, meslek örgütleriyle daha çok temas kuran bir Cumhuriyet Halk Partisi olmalı’ demiştik. İşçi temsilcileriyle, işçi sendikalarıyla, işveren temsilcileriyle daha çok temas ettik. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun ‘Vergide Adalet’ eylemine İstanbul’dan Ankara’ya kadar yürüdükleri her ilde örgütlerimizle eşlik ettik, Ankara’da karşıladık ve ben ve bütün yöneticilerim mitinge kadar DİSK’e eşlik edip o önemli mitingi birlikte gerçekleştirdik. 1 Mayıs’ta işçi örgütlerinin yanında olduk. Nerede bir sivil toplum örgütü, nerede bir meslek kuruluşu sesini yükseltiyorsa, o sesi ilk biz duyduk, o sese ilk biz ses verdik, yanlarında durduk, durmaya da devam edeceğiz. Bunun karşılığında bu süreç, bu örgütlerle Cumhuriyet Halk Partisi arasında var olan ilişkileri çok daha kuvvetlendirdi ve farklı platformlar geliştirerek bir araya geldik, onlara güç verdik, onlardan güç aldık. Onlar da; Eğitim Mitingimize, Emekli Mitingimize, Emek Mitingimize ve yurdun dört bir yanında yaptığımız vatandaşımızın sesini duyduğumuz, duyurduğumuz mitinglerimize geldiler, katıldılar, katkı sağladılar. Yerel seçimler yaklaşırken ve araştırmalarda partimizin ivme yakaladığı ortaya çıkmışken, morallerimizi ve birliğimizi bozmak isteyenler oldu. Sözüm bu Meclis’ten dışarı. Partimizin yerel seçimlerdeki başarısızlığı üzerinden kendilerine kariyer hesabı yapmaya heves edenler oldu. Karşımızdaki iktidarın gayeleriyle paralel olan bu çabalara, ‘Biz bunların hiçbirini bu örgütte görmedik ki, bir damla alın terlerini bu partiye damlatmamışlar ki her zaman karşımızda olmuş, alay etmişler, şimdi gelmiş Cumhuriyet Halk Partili oluvermişler’ diyerek o klavye şövalyelerini, o Twitter kahramanlarını ve partimizi paçasından aşağı çekmeye çalışanları o çukurda bıraktık, yolumuza baktık. Ancak önümüzde iki risk vardı. İktidarın Cumhuriyet Halk Partisi’yle tartışma, kavga etme, gerilme ve kutuplaştırma siyasetini bir taktik ve strateji olarak sürdürdüğünü ve artırarak devam ettirmek istediğini hep beraber gördük. Bunlara karşı kulak asmadık. Dedik ki, ‘Sizinle kavga etmeyeceğiz. Bir kavga edeceksek emekli için edeceğiz, emekçi için edeceğiz, çiftçiler, esnaflar için, öğrenciler için, gençler için, yoksullar için edeceğiz. dedi. 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tontv.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.