DARDANEL LOVEMARKS
Dilek Akşen
Köşe Yazarı
Dilek Akşen
 

Türkiye’de cenaze yakmak kanunen mümkünmüş!

“Su yükselme zamansız… Ölüleri gömüyoruz derine…” Böyle bir şarkı dolandı dilime son günlerde. 62 yaşındaki televizyon programcısı, yazar ve sunucu Metin Uca;  Kocaeli’de geçirdiği trafik kazası sonrasında hastanede verdiği yaşam mücadelesini kaybetti. Ankara’da kılınan cenaze namazı sonrasına son yolculuğuna uğurlandı. Vasiyeti üzerine yakılmak istenmiş.  Yıkanmayı istememiş. İslami usullere göre gömülmek istememiş, cenaze namazı, helallik verme gibi ritüelleri düşünmemiş. Ama yine de cenaze namazı kılındı, helallik verildi, kefene sarıldı ve gömüldü. 2008 yılında, ünlü soprano Leyla Gencer, vasiyeti üzerine öldükten sonra Milano'da yakılmış, külleri ise İstanbul Boğazı'na serpilmiş. Tiyatro sanatçısı Yıldız Kenter de öldükten sonra yakılmak istediğini söylemiş, o da yakılmamış! Zaten Türkiye’de Krematoryum denilen yakma fırınları yok. 1930 yılında kabul edilen kanuna göre açılmasının önünde bir engel de yok. Ailesinin henüz bir açıklamasına rastlamadım yani belki de yakmaya gönülleri razı olmadı. Sünni inanışın salt egemen ideolojisini karşıma almadan acaba kanunen mi yasak diye merak ettim ama daha ilginç bir şey öğrendim. Kanunen cenaze yakmanın önünde bir engel yok. Kişilerin ölümünden sonra gerçekleştirilecek işlemler 1593 sayılı Umumi Hıfsızsıha Kanunu'nda düzenlenmiş.  Belediyeler başvurursa bünyelerinde krematoryum denilen yakma fırınları açabilir ama bunun için kaç fırın ekmek yemeleri gerektiğini bilmiyorum! Benim ki sadece merak!  Suya, havaya, ateşe, toprağa! Nereye saklayabiliyorlarsa oraya saklayabilirler beni! Ölen şahıs, yakılmak istiyorsa yakmak da bence mahsur yok.   İslam’ın ritüellerine ve kalıcılığına dönülmez zararlar vereceğini düşünen bir zihniyet eğer bunun önünde engelse bence büyük yanılıyorlar! Zaman zaman bu konu ülke gündemini meşgul ediyor. Eğer yaygın basın kuruluşlarının gündemi şu anda müsait olsaydı,  bu konuyu kırk yerinden gıdıklarlar,  kısa süreliğine bir algı yaratırlardı. Bizimkiler de “beni de yakın kardeşimciler” ile “Acele etmeyin zaten yanacaksınızcılar” olarak ikiye ayrılır; köşeyi dönünce de birleşirlerdi. Ama pek gündemde kalacak gibi durmuyor.   Merak edenler için kanunu da aşağıya direk kopyalıyorum. Bence 1930’dan beri bunu okuyan olmamış, unutulmuş gitmiş orada! UMUMİ HIFZISSIHHA KANUNU Kanun Numarası: 1593 Kabul Tarihi : 24/4/1930 “Madde 224 – Ölülerin yakılması için fenni usulü dairesinde fırınlar yaptırmak istiyen belediyeler evvel emirde bu hususta Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâletine müracaat ederek hazırlattıkları projeleri tasdik ettirip müsaade aldıktan sonra tesisata başlıyabilirler.  Madde 225 – Bir cesedi ihrak fırınlarında yaktırmak için aşağıda yazılı vesikaların vücudu lazımdır:  1 - Ölünün hastalığı esnasında tedavisiyle meşgul olmadığı malüm ve sabit olan resmi bir tabip tarafından verilmiş olup vefatın her hangi gayritabii bir sebepten mütevellit olmadığını bildiren bir rapor ve defin ruhsatiyesi.  2 - Cesedinin yakılmasını arzu ettiğini mübeyyin olup mevtanın hayatta iken yazdığı vesika veya bu hususta şifahen arzu izhar ettiğini işitenlerden laakal üç zatın tahriri şehadet ve tasdikleri.  3 - Müteveffanın ölümünü mucip olan sebebin herhangi cinai bir fiilden münbais olduğuna dair hiç bir şüphe mevcut olmadığını bildiren ve mahalli polis idaresi tarafından verilen vesika.  İşbu vesikalar ihraktan laakal yirmi dört saat evvel mahalli belediyesine ibraz olunarak alelüsul vefat defteri mahsusuna işaret edildikten sonra ihrak müsaadesi verilir. Defnedilen ölülerin defninden sonra ihrak için kabirden çıkarılmalarına müsaade edilmez. Madde 226 – İhrak neticesi cesetten hasıl olan bakaya hususi kablar derununda mezarlık dahilinde bir dairei mahsusada hıfzedilir”
Ekleme Tarihi: 20 Kasım 2023 - Pazartesi
Dilek Akşen

Türkiye’de cenaze yakmak kanunen mümkünmüş!

“Su yükselme zamansız… Ölüleri gömüyoruz derine…” Böyle bir şarkı dolandı dilime son günlerde.

62 yaşındaki televizyon programcısı, yazar ve sunucu Metin Uca;  Kocaeli’de geçirdiği trafik kazası sonrasında hastanede verdiği yaşam mücadelesini kaybetti. Ankara’da kılınan cenaze namazı sonrasına son yolculuğuna uğurlandı.

Vasiyeti üzerine yakılmak istenmiş.  Yıkanmayı istememiş. İslami usullere göre gömülmek istememiş, cenaze namazı, helallik verme gibi ritüelleri düşünmemiş.

Ama yine de cenaze namazı kılındı, helallik verildi, kefene sarıldı ve gömüldü.

2008 yılında, ünlü soprano Leyla Gencer, vasiyeti üzerine öldükten sonra Milano'da yakılmış, külleri ise İstanbul Boğazı'na serpilmiş.

Tiyatro sanatçısı Yıldız Kenter de öldükten sonra yakılmak istediğini söylemiş, o da yakılmamış!

Zaten Türkiye’de Krematoryum denilen yakma fırınları yok. 1930 yılında kabul edilen kanuna göre açılmasının önünde bir engel de yok.

Ailesinin henüz bir açıklamasına rastlamadım yani belki de yakmaya gönülleri razı olmadı.

Sünni inanışın salt egemen ideolojisini karşıma almadan acaba kanunen mi yasak diye merak ettim ama daha ilginç bir şey öğrendim.

Kanunen cenaze yakmanın önünde bir engel yok.

Kişilerin ölümünden sonra gerçekleştirilecek işlemler 1593 sayılı Umumi Hıfsızsıha Kanunu'nda düzenlenmiş. 

Belediyeler başvurursa bünyelerinde krematoryum denilen yakma fırınları açabilir ama bunun için kaç fırın ekmek yemeleri gerektiğini bilmiyorum!

Benim ki sadece merak!  Suya, havaya, ateşe, toprağa! Nereye saklayabiliyorlarsa oraya saklayabilirler beni!

Ölen şahıs, yakılmak istiyorsa yakmak da bence mahsur yok.   İslam’ın ritüellerine ve kalıcılığına dönülmez zararlar vereceğini düşünen bir zihniyet eğer bunun önünde engelse bence büyük yanılıyorlar!

Zaman zaman bu konu ülke gündemini meşgul ediyor. Eğer yaygın basın kuruluşlarının gündemi şu anda müsait olsaydı,  bu konuyu kırk yerinden gıdıklarlar,  kısa süreliğine bir algı yaratırlardı.

Bizimkiler de “beni de yakın kardeşimciler” ile “Acele etmeyin zaten yanacaksınızcılar” olarak ikiye ayrılır; köşeyi dönünce de birleşirlerdi. Ama pek gündemde kalacak gibi durmuyor.

 

Merak edenler için kanunu da aşağıya direk kopyalıyorum. Bence 1930’dan beri bunu okuyan olmamış, unutulmuş gitmiş orada!

UMUMİ HIFZISSIHHA KANUNU

Kanun Numarası: 1593 Kabul Tarihi : 24/4/1930

“Madde 224 – Ölülerin yakılması için fenni usulü dairesinde fırınlar yaptırmak istiyen belediyeler evvel emirde bu hususta Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâletine müracaat ederek hazırlattıkları projeleri tasdik ettirip müsaade aldıktan sonra tesisata başlıyabilirler.

 Madde 225 – Bir cesedi ihrak fırınlarında yaktırmak için aşağıda yazılı vesikaların vücudu lazımdır:

 1 - Ölünün hastalığı esnasında tedavisiyle meşgul olmadığı malüm ve sabit olan resmi bir tabip tarafından verilmiş olup vefatın her hangi gayritabii bir sebepten mütevellit olmadığını bildiren bir rapor ve defin ruhsatiyesi.

 2 - Cesedinin yakılmasını arzu ettiğini mübeyyin olup mevtanın hayatta iken yazdığı vesika veya bu hususta şifahen arzu izhar ettiğini işitenlerden laakal üç zatın tahriri şehadet ve tasdikleri.

 3 - Müteveffanın ölümünü mucip olan sebebin herhangi cinai bir fiilden münbais olduğuna dair hiç bir şüphe mevcut olmadığını bildiren ve mahalli polis idaresi tarafından verilen vesika.  İşbu vesikalar ihraktan laakal yirmi dört saat evvel mahalli belediyesine ibraz olunarak alelüsul vefat defteri mahsusuna işaret edildikten sonra ihrak müsaadesi verilir. Defnedilen ölülerin defninden sonra ihrak için kabirden çıkarılmalarına müsaade edilmez.

Madde 226 – İhrak neticesi cesetten hasıl olan bakaya hususi kablar derununda mezarlık dahilinde bir dairei mahsusada hıfzedilir”

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tontv.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.