Rıdvan Uz’dan hükümete sert eleştiriler: "Milletin alın teri heba ediliyor"
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın bütçesi üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda konuşan İYİ Parti Çanakkale Milletvekili Rıdvan Uz, iktidarın enerji politikalarını ve özelleştirme süreçlerini sert bir şekilde eleştirdi.
"1 Trilyon Liralık Faiz Ödemesi, Millete Çare Olmadı"
Konuşmasında ekonomik sıkıntılara dikkat çeken Rıdvan Uz, “Hazine, milletin alın teriyle büyütülmesi gereken bir emanettir. Ancak 1 trilyon lirayı aşan faiz ödemeleri milletin hangi derdine çare oldu? Öğrenci yurdu yapmak için ayrılan milyarlarca lira, öğrencilerin barınma sorununu çözmek yerine başka yerlere harcandı. 6 bin hektarlık maden sahasının genişletilmesi için kesilen 1 milyon ağaç ülkemizin hangi yarasına merhem oldu?” dedi.
"Enerji İthalatı Cari Açığı Büyütüyor"
Enerji bağımlılığı konusuna da değinen Uz, Türkiye’nin enerji ithalatına yılda 81 milyar dolar harcadığını belirterek, “Yerli ve milli kaynaklarımız doğru yönetilseydi dışa bağımlılık bu denli artmazdı. Ancak bu potansiyel, yanlış politikalarla ya heba edildi ya da yandaşlara peşkeş çekildi” ifadelerini kullandı. Çayırhan’daki kömür sahalarının özelleştirilmesini eleştiren Uz, bu tür girişimlerin hem enerji arzını hem de işçi ve ailelerinin geçim kaynaklarını olumsuz etkilediğini söyledi.
"Özelleştirme Zarar Verdi"
Hükümetin özelleştirme politikalarını sert bir dille eleştiren Uz, Türk Telekom, TÜPRAŞ, şeker fabrikaları ve elektrik dağıtım şirketlerini örnek göstererek, bu satışların vatandaşın zararına sonuçlar doğurduğunu ifade etti. Uz, “Bu özelleştirmelerle kamu kaynakları yandaşlara devredildi, faturalar kabardı, altyapı sorunları devam etti” dedi.
"Yap-İşlet-Devret Modeliyle Millet Zarar Ediyor"
Uz, yap-işlet-devret projelerini de gündeme getirerek, Çanakkale Köprüsü ve Osmangazi Köprüsü gibi projelerde geçiş garantileri nedeniyle 2024’ün ilk altı ayında Hazine’den 37 milyar lira ödeme yapıldığını vurguladı. Uz, bu modelin yalnızca yandaş şirketleri zenginleştirdiğini ve milletin sırtına yük bindirdiğini söyledi.
"Suriye’de Güvenli Bölgeyi Genişletmeliyiz"
Dış politikada Suriye meselesine değinen Rıdvan Uz, PYD/YPG ve PKK kontrolündeki alanlara izin verilmemesi gerektiğini belirtti. Uz, İYİ Parti’nin geri gönderme planını uygulayarak Suriyelilerin ülkelerine dönmelerinin sağlanmasını savundu.
Uz, konuşmasını “Milletin alın terini, emeğini ve geleceğini kimsenin heba etmeye hakkı yok. Bu düzen böyle gitmez, gitmeyecek; adalet ve eşitlik için çalışacağız” diyerek tamamladı.
Konuşmanın tamamı şu şekilde:
2024 yılını geride bırakıyoruz ve ne yazık ki geçtiğimiz yirmi iki yılda olduğu gibi, bu yılda da vatandaşın cebinden çıkan vergilerin millete dönmesi gerekirken belli bir zümrenin ve bazı vakıfların kâr hanesine yazıldığını gördük; hâlbuki hazine, milletin alın teriyle büyütülmesi gereken bir emanettir. Sormak lazım, 1 trilyon lirayı aşan faiz ödemesi milletin hangi derdine çare oldu? "Öğrenci yurdu yapacağız." denilerek hazineden aldığınız milyarlarca liralık tüyü bitmemiş yetimin hakkını ne yaptınız, kaç öğrencinin barınma sorununu çözdünüz? 6 bin hektarlık maden sahasını genişletirken kesilen 1 milyon ağaç ülkemizin hangi yarasına merhem oldu? Maalesef uyguladığınız bu politikalar milletimizi her geçen gün ekonomik alanda daha da nefes alamaz duruma getirdi. Bugün, sayenizde, tarımda, sanayide, eğitimde, her alanda üretimden koparılan bir ülke hâline geldik. Vatandaşımız artık şunu çok iyi biliyor: İktidarın övündüğü hiçbir proje vatandaşın faydasına değil ve siz bu millete borçlusunuz. Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu en büyük zorluklardan biri enerjiye olan ihtiyaçtır. Enerji, yalnızca sanayimizin çarklarını döndüren, hanelerimizi aydınlatan bir unsur değil, aynı zamanda bağımsızlığımızın ve millî güvenliğimizin temel taşıdır. Enerjiye sahip olan üretimde güçlüdür, enerjiyi kontrol eden dünyada söz sahibidir ama bizim enerji ithalatımız cari açıkta başlı başına bir yük olarak 81 milyar dolara ulaşmıştır. Türkiye, enerji üretiminde yerli ve millî kaynakları etkin bir şekilde kullanmak zorundadır; yerli kömür rezervlerimiz, güneş enerjisi kapasitemiz, rüzgâr kaynaklarımız ve hidroelektrik potansiyelimiz doğru yönetimle bizim dışa bağımlılığımızı büyük oranda düşürebilir ancak bu potansiyel, AK PARTİ'nin yanlış politikaları yüzünden de heba edilmekte ya da yandaşların cebini doldurmak için kullanılamaz hâle gelmektedir. Çayırhan gibi stratejik öneme sahip bölgelerde yapılan özelleştirme girişimlerini bunun en somut örneği olarak söyleyebiliriz. Çayırhan'daki maden sahaları yıllık yaklaşık 7 milyon ton kömür üretimiyle ülkemizin enerji ihtiyacını karşılamada önemli bir rol oynamaktadır. Bu üretim yalnızca enerji arzını değil, aynı zamanda 2 bin işçinin ve onların yaklaşık 10 bin kişilik ailelerinin de geçim kaynağıdır. Değerli milletvekilleri, ülkemizde özellikle temiz ve tabii enerji tipinde kendi ihtiyacını karşılayan imkânlar vardır ancak bu imkânlar kullanılmamaktadır. Doğal gazın tedariki konusunda zaten tam bir bağımlılık söz konusu olup İran ve Rusya tehditleri altında ciddi finansman kaybına uğramaktayız. Enerji t ipi itibarıyla dünyanın son derece kayda değer oranlarda rezervi olan toryum ve bor gibi benzeri madenleri değerlendiremediğimiz gibi bu potansiyel yine yabancı sermayeye mahkûm edilmiş hatta madenin ham olarak yurt dışına, yabancı sermayeye çıkartılıp yabancılarca işlenerek ürünlerin yeniden Türkiye'ye satıldığı da aşikârdır. Sayın milletvekilleri, gelelim sizin özelleştirme karnenize. Mesela, TÜRK TELEKOM'un yüzde 55 hissesi 6,5 milyar dolara Hariri'ye satıldı; sonuç: Yeterli altyapı yatırımları yapılmadı, şirket borç batağına girdi, Hariri kaçtı, hisseler tekrar devlete geçti. Kazanan kim oldu? Milletimizin olmadığı kesin. Mesela, TÜPRAŞ'ın enerji sektöründe özel sektörde daha verimli çalışacağı iddia edilerek 4 milyar dolara satıldı. TÜPRAŞ hâlâ en kârlı şirketlerden biri ancak kamu bu kârlardan pay alamıyor. Kazanan kim oldu? Tabii ki milletimizin olmadığı kesin. Mesela, Şeker Fabrikaları: Fabrikaların zarar ettiği ve özel sektör eliyle daha verimli çalışacağı söylendi ve 14 fabrika toplam 1,3 milyar dolara satıldı. Özelleştirme sonrası tarım ve yerel ekonomiler çöktü, vatandaş işsiz kaldı, çiftçi üretemez oldu. Ama bakın, geçmişte yapılmış güzel örnekler de var. Şeker Fabrikaları bulunduğu bölgenin çiftçisine ait olmalıdır; örneği Konya, Kayseri ve Amasya Şeker Fabrikaları çiftçi kooperatifleri tarafından yönetilmektedir ve hem çiftçi kazanıyor hem Türkiye kazanıyor. Mesela, Mersin Limanı Türkiye'nin limanlarının modernize edilmesi ve daha verimli işletilmesi gerekçe yapılarak 755 milyon dolara satıldı. Kârlı bir liman uzun vadede devlete gelir sağlayabilecekken özel sektöre devredildi. Büyük öneme sahip limanların özelleştirilmesi, devletin ekonomik bağımsızlığını zayıflaltmıştır. Kazanan kim oldu? Tabii ki yine milletimizin olmadığı kesin. Mesela, dağıtım şirketleri... Elektrik dağıtımının daha verimli yapılması ve özelleştirme geliriyle bütçeye katkı sağlanacağı iddia edildi. Türkiye'nin 21 elektrik dağıtım bölgesi satıldı; faturalar kabardı, altyapı sorunları devam ediyor, başkaları uzaya giderken biz hâlâ elektrik sıkıntılarıyla ve elektriği olmayan köylerimizle uğraşıyoruz. Bir de yap-işlet-devret modeli var, tam da evlere şenlik. Ama nedense bu yapma işini, işletme işini hep yandaş ya da yabancı sermaye yapıyor. Örneğin, Çanakkale Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osmangazi Köprüsü; yap-işlet-devret modeliyle bunlar inşa edildi. Geçiş garantileri nedeniyle sadece 2024 yılının ilk altı ayında hazine tarafından bu şirketlere tam 37 milyar ödeme yapıldı. Kim kazandı? Tabii ki yine milletimizin olmadığı kesin. Çok acı ki 2024-2028 döneminde otoyol projeleri için ödenmesi planlanan tahminî garanti tutarı 832 milyar TL'dir. Bu parayla kaç köprü, kaç otoyol, kaç havalimanı, kaç fabrika yapılır; düşündünüz mü? Sayın milletvekilleri, kazanan, yandaşken; kaybeden, Türk üye oluyor. Kaybeden, alın teriyle geçinmeye çalışan vatandaş oluyor. Kaybeden, tarlasını ekemeyen çiftçi; kaybeden, siftahsız dükkân kapatan esnaf; kaybeden, ay sonunu getiremeyen emekli; kaybeden, hayal kuramayan gençlik oluyor. İşte bu tabloya itiraz ediyoruz. Türkiye bir avuç yandaşın zenginleştiği, halkın ise fakirleştiği bir düzeni hak etmiyor. Bu milletin alın terini, emeğini, geleceğini kimsenin heba etmeye hakkı yok. Bu düzen böyle gitmez, gitmeyecek; bu düzeni kökten değiştireceğiz. Özelleştirmelerden kaynaklanan zararları yok edeceğiz. Millî kaynaklarımızı verimli kullanarak vatandaşımızın hayat standartlarını artıracağız. Biz, milletimizin alın terinin ve geleceğinin teminatı olacağız. Biz, adaletin ve eşitliğin savunucusu olacağız çünkü biz, büyük Türk milletine borçluyuz ve ona inanıyoruz. Kıymetli milletvekilleri, son olarak, yanı başımızda Suriye'yle ilgili birkaç kelam etmek isterim. Suriye istikrarının sağlanması, toprak bütünlüğünün korunması yönündeki temennilerimizin maalesef olmayacağı görülmüştür. 2011 yılında Amerika ve İsrail'in Suriye'yi bölme projesi bugün itibarıyla gerçekleşmiştir. Şimdi, Türkiye olarak ivedilikle güvenli bölgeyi genişletmeli, PYD/YPG ve PKK kontrolünde bir alana müsaade etmemeliyiz. AB'yle para karşılığında yapılmış geri kabul anlaşmasını derhâl iptal etmeliyiz. İYİ Partinin millî göç doktrinini ve geri gönderme planını acilen uygulayarak Suriyelilerin ülkelerine geri dönüşünü gönüllü ve güvenli olarak temin etmeliyiz. Bizim de Suriye'ye bakış açımız; emperyalist güçlerin stratejik planlarını ve operasyonlarını öngörerek yeni bir Türk çağının ilk adımını atmalı, Halep'ten Şam'a, Haseke'den Lazkiye'ye Türk'ün mührünü vurmalıyız. Son sözüm de emperyalistlerin kuklalarına ve vatan millet düşmanlarına olsun. Bizim alıp benimsediğimiz, bir sevda ateşi gibi yüreklerde nakşettiğimiz, bir türkü gibi dillerde söylediğimiz Türk milliyetçiliği ve büyük Türk milletini çıkmaz sokağa hapsetmenize izin vermeyeceğiz diyor, Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.